4 Aralık 2010 Cumartesi

Gilad, hava döndü mü gerçekten?


Daha önce Sanat Cephesi’nde ve soL’da değindiğim Gilad Atzmon ve ekibi Orient House Ensemble (OHE) geçtiğimiz günlerde onuncu yıllarını kutladılar. Hem de yeni bir albüm (The Tide Has Changed) ve oldukça dolu bir konser programıyla. 

Erdoğan’ın Davos’ta yaptığı çıkışta da andığı Gilad Atzmon, medya tarafından daha çok anti-siyonist olarak görülen bir isim. Grubunun ismi, Filistin yönetiminin Kudüs’teki yönetim binasının adını taşıyor. Çünkü Atzmon 20. yüzyılı ve günümüzü yalanlar ya da uydurma hikâyeler üzerine kurulmuş bir düzen olarak görüyor. Bu nedenle grubun albümlerinden bir tanesi ekseni kaydırılmış 20. yüzyılı yeniden düzenlemeye adanmıştı. Zaten Batılı caz standartlarını doğulu bir havayla, yanık yanık çalarken öfkesini notalarda gezdiriyor. Bir Yahudi halk şarkısı yerlerinden yurtlarından edilmiş Filistinlilerin ağıtına, haykırışına dönüşüyor.

Gilad Atzmon, Orient House Ensemble’ı İsrail’i terk edip yerleştiği Londra’da 2000 yılında vurmalılarda Asaf Sirkis, piyanoda Frank Harrison ve basta Oli Hayhurst’la birlikte kurmuş. Dörtlü farklı müzisyenlerle işbirliği yaparak altı albüm yayınladı, birçok ülkede konserler verdi, farklı ödüller kazandı ve hem müzik dünyasında hem de siyasal arenada sürekli ilgi topladı. 

OHE günümüz cazının en üretken gruplarından birisi olarak görülüyor. Konserler ve albümlerle (ki içlerinde Filistin’le dayanışmak için düzenlenmiş sayısız etkinlik de bulunuyor) geçen on yılı kutlamak için ise en parlak albümleri olarak niteledikleri “The Tide Has Changed” yayınladılar. Albüm hemen geniş ilgi gördü, grup iki ayı bulan bir konser turnesi serisine başladı ve İsrail gazetesi Ha’aretz bile Atzmon’la yaptığı röportajı sansürlemeden yayınladı. Ki röportajın yapıldığı günlerde Atzmon müzisyen arkadaşlarını da yanına alarak kuşatma altındaki Gazze ile dayanışmak için Jazza isimli büyük bir festival düzenlemişti.

Atzmon ve OHE’ın ortaya çıkardıkları müzik, tarzlar arasındaki ayrımları silikleştiren bir yapıya sahip. Arap halk ezgileri, yüksek tondan çalınan doğaçlama cazla birleşirken arkadan bir Kurt Weill ironisi beliriveriyor. Hisli bir tango ezgisine yaylı çalgıların tellerinden yayılan bir nostalji eşlik ediyor. Atzmon müzikleri üzerine çeşitli yerlerde yaptığı söyleşilerde yaptıkları üretime baskı, zulüm ve direnişten enerji çıkardıklarını sık sık dile getiriyor. Bu anlamda da aslında grup son yılların cazındaki en önemli politik odağı temsil ediyor. Zülüm altındakilerin haykırışları OHE şarkılarında başkaldırının özgürlüğüne dönüşüyor. Bu sayede cazı şanlı geçmişin takıntıları arasında debelenip duran eski tarz bir sanatsal biçim olmaktan çıkarıp günümüz direnişinin, baskılara karşı başkaldırılarının dinamik bir üretim alanı haline getiriyorlar: And So We have.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder