25 Temmuz 2013 Perşembe

Psikotik bozukluklar kentlerde neden daha yüksek?*


Kentlerde yaşıyoruz. Kırlar ve az nüfuslu yerleşim birimleri boşalırken şehirler gittikçe kalabalıklaşıyor. Ama kentler bazı sağlıksızlık koşullarını da beraberinde getirdi. Bunlardan bir tanesi de şizofreniyle ilgili.

Kentlerde yaşıyoruz. Kırlar ve az nüfuslu yerleşim birimleri boşalırken şehirler gittikçe kalabalıklaşıyor. Kalabalıklaşmakla kalmıyor, kent değişiyor, “dönüşüyor”. Kent merkezleri ve semtler yenileme, güçlendirme, dönüşüm ya da düzenleme adı altında talan edilirken yaşadığımız hayat da değişiyor.

Kent aslında bir yandan da kapitalist modernizm demek. Özgürlüğün ve dinamizmin yanı sıra “refah”ın daha fazla olması demek. Örneğin birçok enfeksiyon hastalığının ortadan kalkması, kentlerle yani temiz suya ulaşım ve barınma koşullarının iyileşmesi ile sağlandı. Ama kentler bazı sağlıksızlık koşullarını da beraberinde getirdi. Bunlardan bir tanesi de şizofreniyle ilgili.

Nasıl mide hücrelerinin ürettiği salgılar besinleri öğütmeye yarıyorsa, sinir hücrelerinin ürettiği salgılar da kendi iç dünyamızı ve dış dünyayı sindirmemizi sağlar. İşte bu sırada duygular, düşünceler ve algılar ortaya çıkar. Örneğin ilk kez girdiğimiz bir ortamda ilk kez karşılaştığımız insanların bakışlarının üzerimizde olduğunu, hatta o bakışlarla baştan aşağıya süzüldüğümüzü düşünebiliriz. Düşüncelerin yanı sıra, kendimizi biraz da tedirgin hissederiz. İnsanlarla tanıştıktan ya da ortamı tanıdıktan birkaç dakika sonra ise düşünceler değişir ve tedirginlik de genellikle kaybolur.

Ancak tedirginlik hissinizin bir türlü geçmediğini, bakışların bir şekilde üzerinizde olduğunu düşünmeye devam ettiğinizi düşünün. Hatta bu tür düşüncelerin ve duyguların olur olmaz yerlerde karşınıza çıkıverdiğini. Tanıdık, bildik yerlerde dahi. Örneğin kendi evinizde bile izlendiğinizi, gözetlendiğinizi, istenmediğinizi, size oyun oynandığını düşündüğünüzü düşünün. Düşüncelerinize ve rahatsızlık verici bu duygularınıza bir süre sonra “senin ne olduğunu biliyorlar” gibi yabancı seslerin eşlik ettiğini düşünün. İşte bu yaşantılar, yani bu tür yaşantıların içindeki düşünceler, algılar ve duygular bir psikoz tablosudur. Şizofreni ise psikozun prototipik örneğidir (van Os and Kapur 2009).