26 Şubat 2017 Pazar

Şişirilmiş ben çağında sanal âlem ve kürk-kitaplar


Benliğin önüne kırmızı halılar serildiği bir kesitten geçiyoruz. Bireyler tüketme ve daha çok tüketme çağrısı içinde yüzüyor. Bir anlamda ben şişiriliyor; tıpkı şişirilen gıdalar, şişirilen bedenler, şişirilen hayatlar gibi! Tabii ki bundan okuyucunun edebiyat ve kitaplarla olan ilişkisi de kendi payını alıyor.

Kitapların bestsellerlaştığı, market raflarında kamyon tekerlerinin hemen ardında yer aldığı bir iklim bu. Hâl böyle olunca, yani edebiyat piyasanın malı olunca okuyucu da kendine kürk seçen rükuş tüketiciye dönüştürülüyor.

Eee, kürk de görünmek ve daha çok gösterilmek istiyor. Gerçeklik bambaşka olsa da şişirilmiş benlik, şişirilmiş okuyucu kitap-kürküyle görünmek istiyor.

İşte sanal dünya adı verilen çeşitli paylaşım platformaları bu görünme ihtiyacının en uygun habitatı. Okunmasa bile kahve fincanı yanında paylaşılan kitaplar süslüyor profil sayfalarını. Copy-paste yöntemiyle çıkarılan dergiler hep aynı kürkü satıyor, hep aynı kürk yazıyor bütün dergilerde. Mesele kürk olunca tabii ki sanal dünyanın en çok ilgi çeken kitabı da Kürk Mantolu Madonna oluyor. Tarihin cilvesi diyelim ama bu kürkkitabın adı bile sözkonusu histriyonik görünme için cazibe doludur. Bu nedenle haftalardır en çok satanlar listesinin açık ara birincisi olduğuna şaşırmamak gerekir. 

Kürk Mantolu Madonna artık bir roman değildir, bir kürktür sanal dünyada. Ve son yirmi yılın Türkiye edebiyatı da yönelimleriyle bu kürkleşmeyi fazlasıyla beslemiş ve de haketmiştir.

İzmir NHKM Edebiyat Günleri'nin son gününde Endam Köybaşı'yla birlikte şişirilmiş benlik çağında sanal dünya ve edebiyat ilişkisine psikopolitiğin hanesinden bakacağız.
26 Şubat Pazar, saat 16:00'da.

20 Şubat 2017 Pazartesi

Bettina Köster ve geri dönen şarkılar


İnsan bazı şarkıları unutamıyor. Yıllar geçse de üstünden, yıllarca hiç dokunmasa, bir kenarda bıraksa da gün geliyor ve yeniden o şarkıya geri dönüyor.

Bettina Köster'e 2008 Aralık'ında denk gelmiştim. Maastricht'te.

Başka bir yerde bulunamayacak bir pop-art dükkanı vardır Maastricht'in: Traders Pop. İşte o küçük habitatın içinde başka yerde bulunması pek imkân dahilinde olmayan dergilere, fanzinlere, az kopya basılmış kitaplara da yer vardı. Kartlar, küçük eşyalar ve nesnelerle birlikte Traders Pop'un içindeki 70lerden çıkıp gelmiş kıyafetlerin bir parçasıydı onlar da. Düğme gibi, kuşak ya da bir bağcık gibiydiler. Traders Pop'a düzenli dergilerden birisi de The Wire'dı. Param yetmese de her ay gidip uzun uzun sayfalarını karıştırırdım bu sonik rehberin.

Bettina Köster'e de The Wire'ın 2008 Aralık sayısında denk gelmiştim. Ve hemen peşine düşmüştüm.

O sıralarda Queen of Noise albümünün hazırlıkları içindeydi. Şarkıların tamamını sevdiğim söyleyemem ama Köster'in duruşu, evet fotoğraflara da yansıyan duruşu etkilemişti beni. Sanki yenik bir mazinin içinden çıkıp gelmişti ve çaresiz bir umarzılıkla gülümsemişti kameraya. Hatta biraz zorlanarak.

Punk daha çok İngiltere ile bilinir ama Almanya'da ortasınıf radikalizmiyle Anglosakson dünyasında farklı bir anlamada bürünmüştür. Daha agresif, daha az uzlaşmacı ve sınırları daha fazla zorlayan bir tarzla. Sonrası ise mâlum: Alman sosyal demokrasisinin herşeyi ezip geçmesi.

Geriye ne kaldı derseniz: Bir çeşit nostalji. Kendisini tuhaf mekanik bir müziğe kaptıran ama içinde öfkeyi, umursamazlığı bir çeşidiyle yaşatan bir kültür. İşte Köster'in albümde yer alan en farklı şarkısı Pitty Me bu pek söze getirilmeyen kaybetmişliğin sesi gibi geldi bana. Sözlerindeki umursamazlık ve müziğindeki acıyla. Ve albümün kapağındaki fotoğrafa, o fotoğrafdaki bakışa bile sinmiş bir acı.

[Bu arada Köster Mayıs ayında Kolonel Silvertop isimli politik ve sarkastik bir albüm daha yayınladı.]

Bettina Köster | Queen of Noise | Asinella Records | 2009 

18 Şubat 2017 Cumartesi

Önce kediler ve köpekler


Belli! İyi bir şeylere ihtiyacı var insanların,
tarihin ve de ülkenin.

Mesela “Gözün aydın, gözümüz aydın!” denmesine ihtiyaç var.
Ya da “Meraklanma, çok çekmedi. Kurtuldu sonunda!” denmesine.
Ama sanırım en çok “Yok canım; öyle uzun boylu değil işte. Bitti, gitti! Haydi içini ferah tut sen!” sözlerini duymaya ihtiyaç var.
Kim bilir belki de birisinin “Müjdemi isterim!” diye açık kapıdan kafasını uzatmasına
ve sevinçle içeriye dalmasına ihtiyaç var.

Belli! İyi bir şeylere ihtiyacı var insanların
ve de kedilerin.

Mesela “Ne atılması oğlum! Geride kaldı o işler” diye ferah bir pencere önünde sigara tüttürmeye ihtiyaç var.
Ya da tüm telaşların geride kalmasına ve bir göl kenarında çimenlere uzanıp baharın tadını çıkarmaya ihtiyaç var.
Ama hepsinden önce şöyle hiç korkmadan geniş geniş konuşabilmeye ihtiyaç var.
Kim bilir, belki de birisinin dost eline ihtiyaç var.
Ve “Buraya kadardı işte. Artık sıkıntı yok!” diye haber getirmesine.

10 Şubat 2017 Cuma

Temize çekilmiş şarkılar


Bir zamanlar yıl sonlarında o yıl kulağımın pasını gideren sesleri temize çekiyordum. Bir tür liste hazırlıyordum yani. Son yıllarda ise bir şekilde bu listeleme, yılın müzikal izlerinin temize çekme işini yapamamıştım. İşte aksatmış olmanın da ukdesiyle bu yıl hazırlıklara önceden başlamıştım. Yılbaşından önce ya da hemen sonra müzikal izlerim derleyip toparlayacaktım. Ama hayat işte! Dinlediklerimi, kulağımdan çıkmayan albümleri ve aklımda kalan şarkıları Aralık ayının son haftasına yine yetiştiremedim. Araya tabii ki bireysel ve toplumsal bir dolu garabet de girince benim temize çekme meselesi yine yılbaşı sonrasına ve hatta Şubat ortasına kaldı. Eh, ne yapalım! Hiç yoktan iyidir.

Tabii ki bu liste keyfe keder; daha doğrusu dünlerin köpüğü kıvamında. Hayat meşgalesi nedeniyle onu, bunu ve de şunu çok yakından takip ettiğimi söyleyemem. Buraya depoladığım albümler bir şekilde denk gelen, günlerimin parçası haline dönüşen ve baştan sona içime işleyen albümler. Bir de şarkılar var. Yolda, bir mekanda, arkadaş tavsiyesiyle falan denk geldiğim şarkılar. Bazısının öbür şarkılarını da merak ettim ve dinledim ama ilgim, merakım birer albüm boyutuna varmayınca içinde yer aldıkları albümler de günlerimin parçası haline gelemedi. Ama onlardan da bir kuple koydum aşağıya. Tabii ki 2016 şarkılarının tamamı burada yer alıyor.


Albümler
Kaan Tangöze - Kaan Tangöze | Kamasi Washington - The Epic | Avishai Cohen - Into The Silence | Benjamin Clementine - At Least for Now | Tayfun Erdem - Sessiz bir Kelebeğin Rüyaları ve Dansları | Itamar Borochov - Boomerang | Miss O'paque - Small Things | Cihan Mürtezaoğlu - Bitsin Bu Delilik | Tigran Hamasyan, Arve Henriksen, Eivind Aarset and Jan Bang - Atmospheres | Lars Danielsson - Liberetto 

Şarkılar
Itamar Borochov - Wanderer Song | Grand Corps Malade - Roméo kiffe Juliette | Oscar Isaac [Inside Llewyn Davis OST] - Hang Me, Oh Hang Me | Ferenc Snétberger – In Concert [ECM Album Teaser] | Sun Kil Moon - Richard Ramirez Died Today of Natural Causes | Benjamin Clementine - Condolence | Mikis Theodorakis - Ξημερώνει | Avishai Cohen - [ECM Album Teaser] | Michael Kiwanuka - Black Man In A White World | Michael Kiwanuka - Always Waiting | Glauco Venier - Miniatures [ECM Album Teaser] | Mette Henriette - Mette Henriette [ECM Album Teaser] | Chassol - Litttle Krishna & The Girls | Cyril Mokaiesh - Communiste | Youn Sun Nah - La Chanson d'Helene | Stephane Belmondo Trio - La Chanson d'HéléneΔημήτρης Μητσοτάκης - ΑΝ (Θυγατρικό) | Tigran Hamasyan - Mother, Where Are You | Greg Haines - The Spin | Tigran Hamasyan - Lilac | Bajar - Ogit | Charles Bradley - Why Is It So Hard? | Άγνωστα τραγούδια του Δημοκρατικού Στρατού Ελλάδας - Αυγερινός | Fazıl Say Serenad Bağcan - Masalların Masalı | Hanan Townshend [To The Wonder OST] - Marina's Theme, Overture | LP - Lost on You | Eλενη τσαλιγοπουλου - ειναι ενταξει μαζι μου | Kalben - Saçlar | Kimbra - Plain Gold Ring | Hozier - Take Me To The Church | Kat Edmonson - You Can't Break My Heart | Γιάννης Πουλόπουλος - Το άγαλμα | Benjamin Clementine - Condolence | Mikis Theodorakis - On The Streets (Serpico OST) |
 

4 Şubat 2017 Cumartesi

Sen, ben ve hayır


Şimdi şöyle bir baktım da son on beş yılımıza… Sana ve bana…

Sanırım sen sandığa hep inandın. Ben inandım mı? Hayır.

Sen demokrasi diye bir şeye hep kandın. Ben kandım mı? Hayır.

Sen Saddam asılırken “E, o da diktatördü arkadaş!” diye keyiflendin. Ben keyiflendim mi? Hayır.

Sen “Avrupa’nın parçası olmak hiç yoktan iyidir!” diye sevindin? Ben sevindim mi? Hayır.

Sen Abant’a gittin. Ben hiç tenezzül ettim mi? Hayır.

Sen “Özgürlükler kısıtlanmamalı, insanların kıyafetine karışılmamalı!” dedin. Ben kılık kıyafeti özgürlüklere bağladım mı? Hayır.

Sen “Evet ya! Cumhuriyet birçok insanı da mağdur etti!” diye konuştun. Ben buna ikna oldum mu? Hayır.

Sen Zaman’ın gazete olduğuna inandın, gittin çarşaf çarşaf mülakatta bulundun. Yetmedi, okudun. Ben bunu yuttum mu? Hayır.

Sen “Taraf’ın arkasında kim var ki acaba?” diye soranlara “Her şeyin arkasında konspirasyon arayan hödük” muamelesi yaptın. Ben yaptım mı? Hayır.

Sen Taraf’ı ısrarla ve ısrarla gazete olarak gördün. Ben öyle gördüm mü? Hayır.

2 Şubat 2017 Perşembe

Atmosphères


Atmospheres is based on such a kind of configuration that present a beautiful collection of jazzy, moody, and, yes, atmospheric tone poems. Recorded in June of 2014, this double album from pianist Tigran Hamasyan, trumpeter Arve Henriksen, guitarist Eivind Aarset, and sampler Jan Bang. Hamasyan plays some careful piano in the vein of Keith Jarrett, while Bang and Aarset provide some slowly morphing sonic textures and Henriksen adds in some long held notes.

As the young Armenian pianist Tigran Hamasyan made plain from the start, his ancestry would always anchor his music however eclectic and westernised it became. Hamasyan’s folk references (notably to Komitas, Armenia’s legendary composer-priest) bring a timeless lyrical lilt to the contemporary sound of this new electro-acoustic quartet, which features the luminous trumpet sound of Arve Henriksen, guitars by Eivind Aarset and cutting-edge electronics from Jan Bang.

The pairing of Hamasyan and Henriksen, meanwhile, brings an unexpectedly song-based seductiveness to an all-improv session including such hi-tech experimenters as Aarset and Bang. Throughout the collection, Henriksen doesn’t play his horn like he’s the leader of a peppy band, instead, he plays slowly and carefully, holding his notes until they become like someone wailing over a lost love. Hamasyan plays like he’s contemplating every mode, often just hitting one note and then waiting, sometimes for a few seconds.

But while much of Atmospheres is dark, moody, and, yes, atmospheric, some of the songs mix things up, including some of the “Traces” tracks. Most of the songs were written by Hamasyan during the recording of his widely aclaimed 2015 album Luys i Luso with prominent references to Armenain folk music and culture, genocide and the music of Komitas. While the album does have a coherence — thanks to all of the songs sharing both the same instrumentation and style in which those instruments are played — there are times when the things are still atmospheric, just not as darkly so.

Atmospheres | Tigran Hamasyan Arve Henriksen Eivind Aarset Jan Bang | ECM 2014