17 Ekim 2007 Çarşamba

Atom bombasının etkisi: Haruki Murakami

Gelenekler, disiplinli çalışma koşulları, itaatkarlık, kusursuz saygı, aşırı çalışmaya bağlı karoshi, küçük ve dar evler, rock müziğine düşkünlük, herhangi bir müzik türüne düşkünlük, olmazsa olmaz 'Made in Japan/Live in Tokyo” albümlerine ev sahipliği, metro ağları, hızlı trenleri, yoğun teknoloji kullanımı, renkli ve ışıltılı dev reklam panoları, dijital kameralar ve fotoğraf makineleri, elektronik ve ekonomik mucize söylenceleri, yersarsıntıları ve depremler, görkemli köprüler, çiçeklenmiş kiraz ağaçları, yıldızların düzenini yansıtan düzenleriyle Budist tapınaklarının yemyeşil bahçeleri, samuraylar, kamikazeler, harikari, origami, sumo güreşi, dövüş sanatları ve filmleri, dört küçük satırda koca bir dünya, yani haiku, yani Japonya.

Japonya sayılan bu özellikleri ve daha birçok özelliğiyle hatırlanabilecek bir ülke. Ama Japonya’yı dünyadaki tüm diğer ülkelerden ve toplumlardan farklı kılan bir başka özellik de iki kentinin atom bombasıyla yerle bir edilmiş, tek ülke ve toplum olması. Radyoaktif serpintinin insanlar üzerindeki etkisi kuşaklardır sürüyor ya da sürecek olabilir ama bir yandan da atom bombaları ve II. Dünya Savaşı, Japon toplumu için uzunca bir süre aşağılanma kaynağı olmayı sürdürdü. Yıldönümleri ve anma törenleri hep yas havası içinde sürdürüldü. Ama yaşananların acısı, acını törenleri Japonya’nın dünyada yapayalnız bir ülke olmasını ve Japon toplumunun da uzunca bir süre yapayalnız bir toplum olarak kalmasını önlemeye yetmedi.

Kayıp ve acı dolu geçmiş Japon edebiyatının da geçmişe bağlı kalmasına neden olmuş. Ama Japonya sanayileştikçe, toplumu kentlerde, küçücük evlerde yaşayan bireylerden oluştukça yalnızlık, savaşın yıkımını yaşamayan sonraki kuşaklarda yabancılık ya da yaban kalma olarak kendisini sürdürmüş. İşte bu yalnızlığa, yaban kalmaya, Japon toplumunun yarattığı tüm eğreti değerlere kafa tutan bir kuşak da bu dönemde ortaya çıkmış. Bu kuşağın içinden gelen ve ülkesindeki edebiyatı geleneksel izleklerden ayırıp modern günlük hayatın sıradan dertleriyle buluşturan isim de hiç kuşkusuz Haruki Murakami’dir.