31 Ağustos 2008 Pazar

Taşlar yerine oturduğunda


Geçmişe önkoşulsuz övgüler yağdırmak da geçmişi haksız ağır sövgülere boğmak da kolay. Ne de olsa geçmiş dediğimiz düne artık ulaşmak olası değil. Bu nedenle geçmiş, henüz geçmişe karışmamış olan bugünün içinde yeniden kurgulanırken, yeniden hatırlanırken istenilen biçimi alabilir. Dünün mirasını taşıyan bugün, abartılı bir yeniden kurmaya izin vermese de geçmiş didiklenebilir, benzetilebilir, kırpılabilir, çekiştirilebilir. Mirasın izin verdiği kadarıyla...
Geçmişin kaderi gibidir kurgulanmak ve geçmiş kurgulandıkça gelecek kadar belirsizleşebilir. Kurcalandıkça geçmişi anlamak bugünün insanı için zorlu olabilir. Öncelikle bugünden geçmişe bakıldığı için. Diğer yandan geçmişin ne kadar çekiştirildiğini, ne kadar benzetildiğini anlamak da karmaşıktır. Geçmiş bin türlü halde çıkabilir karşısına. Özellikle geçmişin bazı bölümleri daha çok çekiştirilmiştir, daha çok benzetilmiştir. Belki de geçmişin bazı bölümleri çekiştirilmeye, kurgulanmaya daha açıktır; daha esnek bir geçmiştir, bu geçmiş. Nereye çeksen gidecek gibidir. Haşarı bir çocuk olabilir, ama aynı zamanda büyük bir olgunlaşma da olabilir; değişimin başladığı yer de olabilir, her şeyin sıradanlaştığı uğrak da olabilir. Belki de hiçbir şeyin olmadığı, hiçbir şeyin yaşanmadığı, "güneşin altında yeni bir şey yok!" dedirten bir zaman dilimidir.