
Yıllar yıllar konuşulacak artık ne zaman ve nasıl öldüğü? Efsaneler alıp başını yürüyecek. Hatta Elvis Presley örneğinde olduğu gibi bizzat ölümü bile büyük bir alışveriş furyasına dönüşecek. Birileri çıkıp aslında ölmediğini, basit, sıradan bir hayat sürebilmek için (ki zaten hayatı boyunca, milyon dolarlar yerine hep bunu istediğini de araya sıkıştırarak) ölüm haberinin bizzat kendisi tarafından yayıldığını söyleyecek. Bir kaç yıla kalmaz, gökten parlak bir ışık huzmesi içinde yere indiğine dair tanıklar da çıkarılır haber bültenlerine. Popüler müziğin ışıltılı çarkları yeni bir solukla yeniden ve yeniden dönecek. Çünkü bilindiği üzere Michael Jackson öldü. Hatta ortalığı kaplayan söylencelere ve dolmuş sohbetlerine kadar yayılan akıl yürütmelere bakılacak olursa Michael Jackson o kadar çok ilacı içe içe en sonunda kendisini öldürdü. Her ne olduysa oldu ama siyahî doğup bir şekilde beyaz ölmeyi başaran Jackson için, son zamanlarda her cenazede işleyen bir mekanizma da yürürlüğe kondu.
Yakın zamanlı ölümlere bakılacak olursa ortak bir özellik öne çıkıyor: Ölümlerin ardından ölen kişilerle ilgili büyük uzlaşılar ortaya saçılıyor ve bu uzlaşılar sayesinde uzun yıllar içinde oluşmuş görüntüler bir anda zıddına dönüşüveriyor: Halk düşmanları büyük hizmetlerde bulunmuş kahramanlara, sağlığında yerden yere vurulanlar sütten çıkmış ak kaşığa çevriliyor. Ölüm girince gündeme, bir on yıl öncesine kadar aynı toplum tarafından yüzüne tükürülen kişi hiç yaşamamış ya da bizzat o toplum o yüze hiç tükürmemiş gibi derin bir elem, keder ve kıymet bilirlik havası içinde yazılıyor, çiziliyor, atıp tutuluyor.
Benzer bir uzlaşı Michael Jackson için de gazetelerdeki köşe başlarından kafasını uzatıp dil çıkardı. Bir tek ABD'de falan değil, bizzat Türkiye'de de... Gençlik idollerinin öldüğüne hayıflananlar mı istersiniz yoksa en yakın arkadaşıymışçasına ilaç kullanımının boyutlarına girenlerini mi okursunuz! Gazetecilik bir tür uzun atma uğraşısı artık nasıl olsa! Ölünün ve ölümün arkasından atıp tuttular.
Yakın zamanlı ölümlere bakılacak olursa ortak bir özellik öne çıkıyor: Ölümlerin ardından ölen kişilerle ilgili büyük uzlaşılar ortaya saçılıyor ve bu uzlaşılar sayesinde uzun yıllar içinde oluşmuş görüntüler bir anda zıddına dönüşüveriyor: Halk düşmanları büyük hizmetlerde bulunmuş kahramanlara, sağlığında yerden yere vurulanlar sütten çıkmış ak kaşığa çevriliyor. Ölüm girince gündeme, bir on yıl öncesine kadar aynı toplum tarafından yüzüne tükürülen kişi hiç yaşamamış ya da bizzat o toplum o yüze hiç tükürmemiş gibi derin bir elem, keder ve kıymet bilirlik havası içinde yazılıyor, çiziliyor, atıp tutuluyor.
Benzer bir uzlaşı Michael Jackson için de gazetelerdeki köşe başlarından kafasını uzatıp dil çıkardı. Bir tek ABD'de falan değil, bizzat Türkiye'de de... Gençlik idollerinin öldüğüne hayıflananlar mı istersiniz yoksa en yakın arkadaşıymışçasına ilaç kullanımının boyutlarına girenlerini mi okursunuz! Gazetecilik bir tür uzun atma uğraşısı artık nasıl olsa! Ölünün ve ölümün arkasından atıp tuttular.
Anti-komünizmin özgürlüğü

Ama sonra olanlar oldu. Nasıl ki Türkiye dış politikası Sovyetler Birliği çözülünce uzunca bir süre yönsüz kaldıysa Jackson da reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte çözülenler kervanına giriverdi. Deri rengi değişti, yüzü değişti, davranışları değişti. Toplum içine çıkamayacak kadar çok ameliyat olduğu (ya da “Ameliyat olmadı, bir deri hastalığı vardı ve bu nedenle burnu eridi, gitti!” gibi son söylenceleri dikkate alırsak bu çarpıcı fiziksel değişimin toplumda fazlasıyla kendisine yer bulduğu) ve çocuk istismarıyla suçlandığı sıralarda takvimler 1993 yılını gösteriyordu. Jackson da demir perdenin yıkılan duvarlarının altında kalanlardandı. Ama hiçbir zaman açık bir anti-komünizm beyanında ya da uğraşısı içinde bulunmamıştı Jackson. O bizzat simgelediği tavırlar ve salgıladığı arzularla anti-komünistti. Onun derdinin her şeyin üstünde (sınıflar, toplumlar, tarih vs.) görülmesi gerekiyordu ve tam da bu nedenle merhum başarılı bir ürün olmanın yanısıra bonkör bir yardımseverdi de… Örneğin daha kariyerinin parladığı ilk yıllarda Afrika’daki açlar için yazılan “Dünya Biziz!” (We are the world) şarkısına imza atmıştı. 1992’de yeni dengeler ortaya çıkarken de “Dünyayı İyileştirin Vakfı”nı kurdu ve küçük bir bakanlık bütçesine eşdeğer bütçelerle kampanyalar yürüttü. Dilimizde “Ne olacak bu dünyanın hali?” olarak da söylenebilecek bir şarkıyla (Earth Song) savaşlara, çevre kirliliğine dikkat çeken klipler çekti. Yani Jackson, Reagan döneminin vites düşürmeyen ve orta sınıfların akıllarını meşgul eden tüm politikalarının popüler kültürdeki temsilciliğini yaptı. Bu arada önemsiz bir ayrıntı olabilir ama Jackson ölümüyle de açık kalmış bir çemberi kapattı. Çünkü ölümünün ardından götürüldüğü hastanenin adı Ronald Reagan Tıp Merkezi’ymiş. İronik bir tesadüfle karşı-devrimin iki şahsı yıllar sonra son bir kez daha buluşmuş oldular böylece.
Piyasaya beden tahribatı servisi


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder