20 Kasım 2011 Pazar

Üç sonbahar, üç kış ve üç ilkbahar

Toz içindeki bir patikadan çıkılırdı bahçeye. Yer yer dökülen yüksek duvarların, yer yer yıkılan fabrika bacalarının, çürümeye bırakılmış metal iskeletlerin arasından yürünür ve demir kapısına varılırdı.

O geldiğinde güneş tepedeydi ve selvilerin gövdesine tutunarak tüm bahçeyi aydınlatıyordu. Gölgeler, ışıltılar, eğreltiotları kıpırtısız bekliyorlardı.

Durdu. Bir süre öylece bahçenin içine saklanmış sesleri duymaya çalıştı. Az sonra içeri girecek ve orada üç sonbahar, üç kış ve üç ilkbahar geçirecekti.

Girecek ve orada kendisine yürüyecekti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder