27 Ocak 2008 Pazar

Radiohead herkese soruyor: Müziğimizi nasıl istersiniz? Beleş, bedava, ücretsiz?


(SanatCephesi, Ocak 2008, Sayı: 22)

Müzik şirketleri, müziğin pek bilmişleri paniklemekte haklı! Ne de olsa geniş bir dinleyici kitlesine sahip bir müzik grubu, tarihte ilk kez albümünün tamamını kendisi yayımlamayı, dağıtmayı tercih etti. İlk kez “milyonlar satan” bir müzik, dinleyicilerine, dinlemek isteyenlere “gönüllerinden kopan bir eder” karşılığında ulaştı. Çünkü 15 yılı aşan müzik geçmişine sahip ve yayınladığı yedi albüm ile müzik şirketlerine, dağıtıcılara şimdiye kadar milyonlarca dolar kazandıran Radiohead “Buraya kadar!” dedi. Grup, yedinci albümlerini kendi internet sitesi üzerinden dinleyicilerine sundu. Radiohead, albüm için fiyat biçmeyip “Gönlünüzden ne koparsa!” deyince de kararın yankısı büyük oldu. Dinleyiciler, eleştirmenler, müzik şirketleri, otoriteler (?) vb. tartışıp durdu ama grup daha önce açıkladığı gibi Gökkuşakları İçinde (In Rainbows) isimli albümünü kendi internet sitesinden 10 Ekim’den itibaren mp3 biçiminde, tüm dijital cihazlarda çalınabileceği belirtilerek beğeniye sundu. Hem de en az 0 pound en fazla da 100 pound fiyata olmak üzere. Sonrasında dinmeyen tartışmalar ise kimileri için kuru gürültü ve kimileri için ise dibe çöken bir tortudan ibaret kaldı.

Nasıl oldu da oldu?Radiohead 1993’teki ilk albümlerinden (Pablo Honey) bu yana hemen hemen her albümüyle (2003 albümü Hırsıza Sesleniş –hırsız George W. Bush oluyor- hariç) kendisini yenilemeyi bilmiş, rock müziğinin sınırlarını genişletmiş ve doksanların sonundan itibaren de repertuarında doğaçlamalara, elektronik müziğe de yer açmış bir grup. Grubun hem yakaladığı ezgisel farklılık hem şarkılarına, tavırlarına sinen benzemezlik hem de solistleri Thom Yorke’ta somutlanan bilmişlik hali rock müziği severler için grubu vazgeçilmez kılmıştır. En büyük müzik şirketlerinden birisi olan EMI ile anlaşmış olmalarına rağmen müzikal arayışlarını bir noktaya demirleyerek söndürmemiş nadir gruplardandırlar kendileri. Diğer yandan özellikle tüketime boğulmuş orta sınıfları yerden yere vuran (OK Kompüter albümlerinin daha sağlıklı daha mutlu parçası bir tür bildiri olarak bile dağıtılabilir) şarkı sözleri ile de büyük müzik şirketiyle çalışan bir gruba göre oldukça özgür bir politik bakışa sahiptirler.
Ancak her ne olduysa 2003 yılında çıkan son albümlerinden sonra oldu. Albüm 11 Eylül saldırılarına, Afganistan ve Irak işgallerine ve her gün daha çok coğrafyayı işgal etmek için bahane arayan genel gidişata yanıt gibiydi. Zaten albümün ismini de (Hail to The Thief: Hırsıza Sesleniş) Bush'un Florida'daki şüpheli seçim zaferi ile ilgili bir kitabın adından esinlenerek koymuşlardı. Ardından grup uzun mu uzun turnelere çıktı ve müzikal seyirlerinde ilginç bir durum ortaya çıkmaya başladı, çünkü her iki yılda bir albüm yayınlayan grup 2005 yılında albüm yayınlamadı. Üstüne grubun EMI ile olan altı albümlük sözleşmesinin sona erdiği açıklandı. 2005 yılından itibaren ise sözleşmeleri ve müzikal yaratıcılıklarına ket vurabilecek olan diğer başağrısı sorunları da rafa kaldırıp stüdyoya kapandılar ve keyiflerince kayda giriştiler. Açıkçası popüler bir grubun pek de yapmayacağı kadar uzun süreyi, yaklaşık iki yılı stüdyoda ve aralarda yeni şarkılarını dinleyicilerin beğenisine sundukları konserlerle geçirdiler. Ağustos ayında ise verdikleri kararı tüm dünyaya duyurdular: Yeni albüm internet üzerinden dağıtılacaktı. Ancak internet erişimi olmayan dinleyicileri için de daha sonraki bir tarihte (Aralık 2007) piyasaya süreceklerini de duyurdular. Bu kararın öncesini ise Thom Yorke Mart ayında verdiği bir mülakatta şöyle açıklıyordu: “İlk kez doldurmamız gereken bir sözleşmemiz ya da son yayınlama tarihimiz bulunmamakta. Bu durum hem çok özgürleştirici hem de kaygı verici. Ama ne isterdik biliyor musunuz, eski EMI, hissedarları çok da takmayan, müziğe keyifli bir yan uğraş olarak bakan yapımcılar geri gelsin isterdik. Ama pek şansımız kalmadı!” Nisan ayında ise Thom Yorke “Muhtemelen bize de bu çürüyen iş yapma modeline karşı ‘Hadi len!’ deme tatsız keyfini verecektir!” diyerek kendi yollarına bakacaklarının sinyalini açıkça veriyordu.
Grubun hiçbir şirketle anlaşma imzalamadan kendi internet siteleri üzerinden albümlerini dağıtması, hem de fiyat belirlemeksizin dağıtması hemen büyük bir yankı uyandırdı. Türkiye’de bile konu ana haber bültenlerinde hafif alay eder tarzla duyuruldu. Ortalığı hemen “Sadece bedavacılığı teşvik eder!” eleştirileri kapladı ama grup çok geniş bir çevreden destek gördü.
Aslında yıllardır az tanınan birçok müzisyen albümlerini ve çeşitli kayıtlarını internet erişimine açmıştı. İnternet ortamının bizzat kendisi, MySpace, YouTube gibi popüler siteler müzik üretenlerin ortaya çıkan işlerini insanlarla paylaşmalarına olanak sağlıyordu. Ya da albümleri ciddi satış rakamları yakalayan (Bruce Springsteen, Nine Inch Nails gibi) ya da müziğe egemen olan kapitalist mantığı delmeye çalışan (Sonic Youth gibi) gruplar/müzisyenler de albümlerinin tamamını olmasa bile bazı şarkılarını internet üzerinden dinleyicilerine ücretsiz ulaştırmaya çoktan başlamıştı. Hatta plak şirketlerinin baskılarından bunalan müzisyenler için internet bir çıkış bile sağlamıştı, örneğin Smashing Pumpkins grubu satış endişeleri nedeniyle Sony tarafından dağıtılmayan albümlerini kendi sitesinden daha önce yayınlamıştı. Zaten doksanların sonundan itibaren evde kompakt disk kopyalamaya ve basmaya yarayan, şarkıları mp3 dijital verisine çevirmeye izin veren programlar ve uygulamalar çıktığından beri müzik endüstrisinin de yapacağı çok fazla şey kalmamıştı. Korsan kopyalamaya karşı koruma koymaya çalıştılar ama sanal âlemde paylaşımın hızı Napster’dan bu yana o kadar hızlandı ve ilk baştan itibaren o kadar meşru kabul gördü ki şirketler yeniçağa ya da dinleyicilerin örgütsüz tepkilerine ayak uydurmak, hatta durumu lehlerine çevirmenin yollarını aramaya koyulmak zorunda kaldılar. Bazı müzisyenler ise interneti dayanışmak için bir zemin olarak kullanmaya başladı. Örneği Alman kautrock grubu Einstürzende Neubauten, 2003 yılından bu yana internet üzerinden dinleyicilerini grubun destekleyicileri olarak örgütlüyor. İnternet sayfasından üye olanlar hem grubun albüm yapmasını maddi yardımlarla destekliyorlar, hem albümler yayınlandıkça adreslerine ulaştırılıyor hem de grubun canlı performanslarını internet üzerinden izleyip grup üyeleriyle tartışabiliyorlar. Sıradışı bir diğer dinleyici dayanışması örneği ise Türkiye’den. İlk iki albümünü kendilerine ulaşan dinleyici adaylarına posta ile ulaştıran ZardanAdam grubu da müziklerini internet üzerinde dinleyicileriyle ücretsiz paylaşanlardan. Müzikal anlamda olmasa bile dileyici-müzisyen ilişkileri konusundaki tavırları, özenleri ve tükenmez iddiaları ile kesinlikle desteklenmesi gereken grubun son albümleri için yaptıkları açıklama gerçekten kayda değer bir önem taşıyor: “Bizim için satmaya kıyamayacağımız kadar değerli olan ‘Kalbim Yok’u dinleyicilerimize ilk olarak sitemizden sunuyoruz.
Tepkiler ve Radiohead kime, ne soruyor?Gökkuşakları İçinde albümünün grubun internet sayfasından indirilebilmesi 10 Aralık’ta sona erdi. Grup üyeleri, siteyi ziyaret eden, albümü indiren ve başkalarıyla da paylaşan herkese minnettar olduklarını ve yaptıkları işten çok memnun olduklarını açıkladılar. Yeni yıldan itibaren ise albümün CD ve plak biçiminde bağımsız bir şirket aracılığıyla bulunabileceğini bildirdiler.
Grubun resmi bir açıklama yapmamış olmasına rağmen çeşitli yerlerde yer alan haberlere göre bu süre içinde site milyonlarca kez (yaklaşık 10 milyon) ziyaret edildi. Albümün kaç kişi tarafından indirildiği bilinmese de bir habere göre albüme ortalama 6 dolar ödendi. Bir başka habere göre ise yalnızca 10 Ekim günü albüm 1,2 milyon kez indirildi (doğru olabilir, çünkü siteye ulaşmak saatler alabiliyordu). Aralık başında ise birçok yayın organı sonucu “Günlerini gördüler! Sevenleri pinti çıktı işte!” diye verdi. Çünkü bir kaynağa göre albümünü grubun internet sitesinden indirenlerin sadece yüzde 38’i para ödedi. Uzmanlar (?) hemen yaygaraya başladılar: “Veriler, böyle bir riskin ancak Radiohead gibi çok başarılı gruplar tarafından göze alınabileceğini ve piyasaya yeni çıkan sanatçıların Radiohead gibi milyonlarca hayran kitlesi oluşturmadan böyle bir maceraya atılamayacağı göstermektedir.” Ancak Radiohead’in ortaya attığı soruların ortalama bir bakışla anlaşılamayacağını da teslim etmek gerekiyor.
Neden mi?İlk olarak Radiohead keyifli bir deneyim yaşadı ve yaşattı. Bu keyfin piyasa koşulları içinde açıklanabilmesi imkânsız. Çünkü Radiohead üyelerinin kaç para toplandığıyla ilgilenmedikleri ortada. Paylaşalım dediler ve paylaştılar. Müzikal bir üretim için para konusunu ortadan kaldırıverdiler.
Diğer yandan aslında grup bir ortaoyununa da son vermiş oldu. Çünkü 1998 yılında, internet üzerinden müzik paylaşımını sağlayan Napster’dan bu yana isteyen herkes binlerce albümü internet üzerinden indirebiliyor. Örneğin grubun önceki üç albümü daha piyasaya sürülmeden aylar önce internete sızmış ve korsan olarak yayınlanmıştı. Hatta 2001 albümü olan Amnesiac’ın ilk kayıtları stüdyodan çalınmış ve albüm tamamlanmadan radyolarda çalınmaya başlanmıştı. Bu anlamıyla Radiohead’in yaptığı gönüllü paylaşım eylemi, hem dinleyicilerine hem de müzik piyasasına bir mesaj vermek anlamını taşıyor. Çünkü internetten albüm indirmek ile internet aracılığıyla müziği paylaşmak arasında fark bulunuyor. İndirmek öyle ya da böyle, daha piyasacı bir mantığa, sanatsal ürünün beleşe getirilmesi gibi dinleyiciyi eserin üretiminden yabancılaştıran bir yöne denk gelirken paylaşmak ise içinde eserin, eseri ortaya çıkaranların ve dinleyenlerin de yer aldığı kolektif bir bilince alan açıyor. Yani grubun bir tek müzik şirketlerine bayrak açtığını düşünmek yanlış olur, çünkü Gökkuşakları İçinde albümünü içten bir istekle dinleyicilerine sunan grup bir de davetiye çıkarmış oluyor. Üstünde “Beni bu kirli alışverişin ortasında yalnız bırakacak mısın?” yazan bir davetiye.
Üzerine çok söz söylenen albümün içine gelince; ağırlığı koyu renklerde olmak üzere dinleyiciyi gerçekten eşsiz bir renk cümbüşünün yer aldığı bir gökkuşağının içine çekiyor. Yıllardan sonra grubun yeniden, içinden geldiği gibi çaldığını duyabiliyorsunuz. Önceden OK Kompüter vardı, şimdi bir de In Rainbows var…
Eline sağlık Radyokafa!

1 yorum:

  1. bu meselenin cok baska bi boyutunun kavgasi blog dunyasinda donuyor. koleksiyonlarindaki bazilari asla hicbir yerde bulunamayacak albumleri sayisal ortama gecirip paylasan bi yigin muziksever ve karsilarinda plak sirketleri ve onlarin hesabina calisan "troll"ler; bunlarin pesine dusup dosyalarin kullanilan veri depolama merkezlerinden silinmesi icin mesai harcayan insanlar. tartismanin surdugu yerlerden birisi;
    http://prognotfrog.blogspot.com/
    (bu korsanlik vs. tartismasini okumanin disinda harika bir progressive blogu, dunyanin dort yanindan, muthis)

    YanıtlaSil