25 Ağustos 2019 Pazar

Sermaye-bilim ilişkisinde sıradan haller!


Biliyorsunuz, çok kolay alıcı bulan, kabul gören bir söylem var: Buna göre bilim herkesten ve her şeyden bağımsız olmalıdır. Günümüz bilimi bu “bağımsız” vitrin görüntüsünü kolayca yaratabiliyor. Bir taraftan bazı konuların, araştırmaların arkasında “şirketlerin” olduğu iyi biliniyor; hatta bu konuda sık sık ses de çıkarılıyor ama sonra bilim ile sermaye arasındaki ilişki unutuluveriyor. Parıltılı, özgür vitrin geri geliyor.

Ama sermaye ile bilim arasındaki ilişki sadece fonlama, sponsorluktan ibaret değil. Sermaye ile bilim arasında başka “türde” ilişkiler de var.

Nereden çıktı bu konu derseniz yakın zamanda Amerika’da yaşanan bir “istismar” tartışmasının ortalığa saçılan bilgileri arasında bilim ve sermaye ilişkisine dair bazı dolaylı veriler de yer aldı. Ortaya saçılan bilgiler günümüzün finans zenginleri ile bilim insanları arasındaki ilişkiye dair çok içeriden ilginç veriler içeriyor.

İstismar iddialarının odağındaki kişi milyarder Jeffrey Epstein’dı. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü Haziran ayında cinsel saldırı ve küçük yaştaki kadınları alıkoymak suçlamalarıyla tutuklanan Epstein geçtiğimiz hafta New York’ta tutulduğu hapishanede ölü bulundu. Ölümüyle ilgili kısa sürede açıklama da yapıldı: Çeşitli ihmaller sonucunda Epstein hücresinde kendisini tavana asmıştı. Böylece bu tartışmalı isim birçok soruyu cevapsız bırakarak çekip gitmiş oldu.

Peki kimdir Epstein? 

Anlaşılan o ki sıradan bir “zengin” değil. Bir taraftan klasik bir burjuva: çeşitli ülkelerde çeşitli mülklere (bu mülklere bir ada da dahil) ve özellikle finans ağırlıklı bir yatırım zincirine sahipmiş. Öte taraftan eli siyasetten sanata geniş bir alana uzanıyormuş. Hem de yıllardır. Clintonlar, Trump ve ailesi ilk göze çarpan isimler olurken Londra’dan Paris’e uzanan ve çeşitli kraliyet isimlerini, “moda dünyasını” da içine alan ilişkiler ağının merkezinde duran bir isimmiş.

Yeri geldiğinde kendisi, dostları ve mesela kariyer arayan genç kadınlar için çeşitli kapıları açabilen ve hatta yasal sınırların ötesine uzanabilen bir güç. Ve gerisi de klasik bir burjuva hayatı: yatlar, uçaklar, malikaneler, hazırda bulunan ve çeşitli fonları sürükleyen nakit para üzerine binen genç kadın avcılığı, içkinin ve çeşitli maddelerin su gibi aktığı partiler ve haz için her tür sınırın zorlanması.

Ortaya saçılan bilgiler içinde bunlar var ve ötesi de var. Muhtemelen hiç kimse, adı geçen yüzlerce “ünlü” ismin bu haz denemelerinden uzak kaldığını düşünmüyor. Yani yaşı 14’e kadar inen istismar iddialarına konu olan ilişkilerin içinde muhtemelen bu isimler de var. Ama sözkonusu olan Fransa’dan ABD’ye herkesin herkesi kolladığı bir burjuva ilişki ağı: büyük bir şirket gibi.

Bu sınır tanımaz zenginlerin sofrasından ise sadece başka zenginler, satılık ya da kiralık siyasetçiler, genç bedenler geçmiyor. Aynı zamanda o sofralardan, havuz başında ya da yatlarda yapılan partilerden kiralık ya da satılık aklı olan insanlar da geçiyor. Bu satılık akılların önemli bir kısmı da bilim insanı ya da araştırmacı kategorisinden. Hem de öyle sıradan isimler değil.

Epstein örneğinde ise burjuva dünyası ile bilim insanları arasındaki ilişkiye dair ilginç bilgiler öğreniyoruz [1]. Özel jetler, özel geziler, kesenin ağzının açıldığı fonlar. Epstein örneğin farklı zamanlarda beyin araştırmalarına ciddi paralar yatırmış. Yılda yaklaşık 20 milyon doları bu tür araştırmalara ayırdığı zamanlar olmuş. Harvard Üniversitesi’nde farklı araştırma merkezleri kurulmasını da sağlamış.

Aralarında Stephen Hawking, Richard Dawkins, Stephen Jay Gould gibi isimlerin de yer aldığı kişilere konuşma yapmaları için verilen paralar, sağlanan özel jetler de var. 2006 yılında ise kendisine ait bir Pasifik adasında farklı ülkelerden 21 fizikçiyi bir araya getirmiş [2]. Yerçekimini konuşmak için. Bu toplantılara ise dört beş tanesi Epstein’ın etrafında olmak üzere çeşitli “kızlar” eşlik ediyormuş.

2002 gibi erken bir tarihte, adasında yapay zeka üzerine kapalı grup toplantıları düzenletmiş. Alanındaki uzman kişiler bir yuvarlak masanın etrafında konuyu tartışırken arkada oturan Epstein bir yandan tartışmayı izleyip bir yandan da “kızlarla eğleniyormuş.”

Elbette bu toplantılara davet edilen ve katılan isimler kamuoyuna pek açıklanmıyormuş ama davetlilerin arasında kadın bilim insanları da yer alıyormuş. Bir, iki tane. 2013’te Epstein’ın malikanesinde düzenlenen tartışmalara katılan bir üniversite profesörü ise davet edilen bilim insanlarının “özel helikopteri ile onları dinlemeye gelen milyarderi” memnun etmeye çok hazır olduklarını belirtiyor [1].

Kendisini “bilim hayırseveri” olarak tanımlayan Epstein’ın ilgi duyduğu konular arasında genler de bulunuyormuş. Genetik müdahale ile “süper insanlar” ortaya çıkarmayı tartıştığı isimleri ağırlamaktan memnuniyet duyuyormuş. Hatta Epstein “insan türünü kendi DNA’sı ile zenginleştirmeyi” bile düşünüyormuş. Bu çerçevede spermlerinin kullanılacağı farklı gebelik denemeleri yapmaktan bahsediyormuş [3].

Cinsel istismar iddialarının ilk gündeme geldiği 2008 yılından sonra bile MIT, Harvard gibi kurumlar bu hayırseverin parasını kabul etmekten geri durmamışlar. Tabii ki tüm bu kurumlar Epstein’ın Haziran’da tutuklanmasından sonra “böylesi bir ismin desteğini kurumlarına taşıdıkları” için alelacele özür açıklamaları yayınlamışlar. Ayrıca 2008 yılındaki tutukluluğu sonrası Epstein deyim yerindeyse "iyi yürekli ve sadece işi ile ilgilenen bir bilim hayırseveri" biçiminde bir imaj düzeltme kampanyasına başlamış [4] ve bu çerçevede Forbes, HuffPost gibi yayınlar Epstein'ın hayırseverliğini, "yeni bilimsel gelişmeleri" desteklemesini öven yazılara yer vermeye başlamışlar.

Epstein'ın hikâyesi en sonunda geçtiğimiz haftaki intihara kadar  devem ediyor ama burjuvazi bir sınıf olarak ortaya çıkmasından bu yana bilimde bazı konulara açık ve bazı konulara da çok açık olmayan bir ilgi duyuyor. Kökenleri 18. yüzyıla kadar ve hatta daha öncesine uzanan konular bunlar: uzun yaşamak, gençleşmek, genetik müdahale, beden sınırlarının zorlanması vs..

Tüm bu arayışları aslında sermayenin üretici güçlere, özellikle de insan emeğine olan gereksiniminden kurtulma arayışının bir uzantısı olarak görmek gerekiyor.

Yani içinde hem bir sınıf şımarıklığı ve ayrıcalık arayışı var hem de kökenini maddi üretim ilişkilerinde bulabileceğimiz bir ihtiyaç bu: ilk zamanlarından bu yana “zenginler” bu tür arayışlar içinde. Bu nedenle bilindik sanayi kollarının dışında kalan bu tür konularda “önemli” isimleri özel toplantılarda ağırlamayı seviyorlar. Hem prestij hem de sınıfsal bir sapkınlık için.


[1] https://www.theguardian.com/us-news/2019/aug/18/private-jets-parties-and...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder