Su gibi akıcı, kendi yolunu bulan bir sesi var Lisa Ekdahl'ın. İlk
kez 2002 yazında, İzmir'de, sıcak mı sıcak bir Ağustos gecesinde, püfür püfür esen bir
terasta duymuştum, "Now or Never" diye soran sesini. Eğlenceli, kıvrak
bir şarkıydı. Sıradandı ama bir o kadar da sıradışıydı.
Sonradan bir kaç
albümü daha dolandı kulaklarıma ama 'eğlencelik'ten öteye gitmedi benim
için bu çocuksu ses. Ama tam bir çocuksuluk değil zaten sesindeki.
Çocukluktan çıkış aralığının ses tonu. Koşuşturmacaların bitmediği ama
aklın da daha alıp başını kaçmadığı ara bir devrenin. Eğlenceli, neşeli ve rahat.
Ekdahl'ın son
albümü ise bir konser kaydı: Lisa Ekdahl at the Olympia, Paris. Görsel bir kayıt aynı zamanda. Konser kayıtlarını hep sevmişimdir; stüdyo
kayıtlarına göre biraz daha saftır, daha az işlenmiştir, üstünde daha az
oynanmıştır ve dinleyici de ister istemez bir parçasıdır konser
kayıtlarının. Ekdahl'ın konser kaydını bana sevdiren ise bu az
işlenmişliğin yanısıra yarım yüzyıllık şarkıların yorumlanışı oldu. Hem
de bir konser sırasında: Nature Boy, April In Paris, Tea For Two en
etkileyici olanları. Su gibi, doğal ve rahat. Öylece akıp gidiyor. Tüm şarkılar.
O ilk ergenliğin, o çocuksu yeni yetmeliğin ferahlığıyla. Dertsiz, tasasız. Hesapsız. Aklı bir karış havada olarak, sanki. Sanki...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder