Görünen o ki artıyor. Sayılar öyle söylüyor, gündelik yaşamdaki tecrübelerimiz de öyle söylüyor.
Ama sayılara geçmeden önce “madde” ve “kullanım” konusunda birkaç hatırlatma yapmalıyım.
Birincisi Türkiye’de alkol ve madde kullanımına dair kültürel bir bariyer var. Bu kültürel bariyer tüm Ortadoğu coğrafyasında görülene benzer: yani dini temelli. Ama örneğin alkol ve madde ile ilgili bariyer bir tek İslam coğrafyasında yok. Örneğin Uzakdoğu’da kültürel bir biçim almış başka bir bariyer ve bu bariyer daha çok genetik kökenli. Uzakdoğulular alkol ve maddenin kötü etkilerine karşı daha hassas ve bu nedenle kullanım daha düşük.
İkincisi bu kültürel bariyerin koruyucu olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir. Çünkü Türkiye’de toplumun neredeyse yarısı bu kültürel bariyerin şemsiyesi altındayken özellikle kentli, eğitimli, genç ve gelir düzeyi çok da iyi olmayan bir kesim ise bu kültürel şemsiyeye mesafeli. Velhasıl Türkiye içinde birkaç farklı ülkenin olduğu bir ülke olarak düşünülebilir. Yani rakamların bir ucu Ortadoğu’ya, genel olarak madde kullanımının kısıtlı olduğu bir coğrafyaya bir diğer ucu ise madde kullanımının oldukça yaygın olduğu Avrupa’ya daha yakın olduğunu unutmamalıyız.
Üçüncüsü, Türkiye bir köprü; maddenin üretildiği ve tüketimi coğrafyalar arasında bir geçiş köprüsü. Yakındoğu’da üretilen maddenin tüketim coğrafyası olan Avrupa’ya ulaşması ancak Türkiye üzerinden mümkün. Evet, tek yolu değil ama ana yollarından birisi. Bu nedenle taşınan maddenin yolda dökülen saçılanı bile Türkiye’ye yeter durumda. Öte yandan Avrupa’da madde kullanımının artış göstermediğini ve hatta yer yer 30 yıl öncesine göre düşüşler olduğunu da belirtmek gerekli.
Dördüncüsü toplumda madde kullanımının ölçmenin çeşitli zorlukları var. İnsanlar için kısmen “mahrem” olan bir bilgiyi soruyorsunuz. Çoğu zaman “hayır canım, ne münasebet” yanıtı almanız çok mümkün. Yani yöntemsel bir zorluk var.
Öte yandan bunu aşmanın bir yolu adli kayırlara ve sağlık verilerine başvurmak. Bu kayıtlar dolaylı bir bilgi sağlayabiliyor. Zaten devletin çeşitli kurumları Avrupa Birliği’ne ve Dünya Sağlık Örgütü’ne alkol-madde kullanımı konusunda düzenli olarak çeşitli raporlar iletiyor. Ancak bu raporlardaki oranlar, bir tek Türkiye için değil, diğer ülkeler için de genel toplumda ya da okul örneklemlerinde yapılan araştırmalara göre daha düşük olma eğiliminde.
Bu nedenlerle, her durumda, yani ölçerek ya da kayıtlara dayalı olarak saptanan her oranın “en alt düzeyi” yansıtıyor olabileceğini akılda tutmak lazım. Bu sayıların üstü olur ama altı olmaz.
Beşincisi sayılar gerçeğin her zaman bir kısmını ifade eder. Ve hatta yanıltır. Bu nedenle sayılara inanırken temkinli olmak ve toplumsal deneyime bakmak da gerekebilir.
Şimdi bu hatırlatmalardan sonra gelelim sorumuza: Türkiye’de madde kullanımı artıyor mu?
Madde derken tabii ki psikoaktif yani, kullanıldığında beyin işlevlerinde (duygu, düşünce ve davranışlar) değişiklik yapan ve çoğu zaman kullanımı yasalarca kısıtlanmış ya da yasaklanmış maddelerden bahsediyoruz (bu yazı için alkol ve sigarayı dışarıda bırakıyorum). Bu nedenle, daha çok esrar ve esrar türevleri ile uyarıcı (amfetamin), eroin, kokain ve hayaller gördüren (halusinojen; LSD gibi) maddeleri inceliyoruz.
Önce kayıtlara ne yansıyor ona bakalım.
2015 rakamlarına bakacak olursak Türkiye’de 15-34 yaş arası her 1000 kişiden 7’si esrar, 1’i ekstazi, 1’i amfetamin, 1’i eroin ve yine bir diğer 1 kişi ise diğer maddeleri (sakinleştirici) kullanıyor [1].
Bu görece düşük rakamlar daha genç kuşaklar yani lise öğrencileri söz konusu olduğunda ise hızla yükseliyor: 15-16 yaş aralığında esrar kullanımı %4, ekstazi %2, amfetamin %2 ve diğer madde kullanımı %1. Türkiye’de özellikle okul çağında kullanımı yaygın olan uçucuların (bali, uhu vb.) bu raporda yer almadığını belirteyim. On yıl önceki çalışmalarda uçucu madde kullanımının yaklaşık olarak %5 olduğunu söyleyebiliriz.
Rakamlar, yani resmi kurumların birlikte çalıştığı Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’nin genel rakamları böyle. Ancak üç büyük kentin verilerine odaklandığımızda 15-64 yaş için daha yüksek rakamlarla karşılaşıyoruz.
Yüksek riskli esrar kullanımı (yani psikiyatrik bozukluğa ve sağlık kuruluşuna başvuruya yol açan kullanım) için oranlar: İzmir 1000 kişide 12, Ankara 1000 kişide 9 ve İstanbul 1000 kişide 18 şeklinde [2]. Yüksek riskli eroin kullanımı için oranlar ise: Ankara’da 1000 kişide 1,4 ve İstanbul’da 1000 kişide 2,2. Bu rakamların içinde erkek/kadın oranı yaklaşık olarak 8:1. Yani madde kullanıcıları daha çok erkekler ve özellikle de genç yaş grubundakiler.
Ayrıca bu rakamlar genel bir kullanıma (örneğin bir, iki kez denemek gibi) değil de yardım arayışına ve sağlık sorununa yol açan kullanımı gösteriyor. Yani riskli kullanım ile bir kez deneme arasında geniş bir kesim yer alıyor olabilir. Keza genel toplumda ya da okullarda yapılan araştırmalar en az bir kez kullanım oranlarının daha yüksek olduğuna işaret ediyor.
En az bir kez kullanım lise öğrencilerinde esrar için %6’yı ve üniversite öğrencileri için %12’yi bulabiliyor [3]. Öte yandan lise ve üniversite öğrencilerinde madde profilinin geniş olduğunu ve uçuculardan kokaine, ekstaziden reçeteli sakinleştiricilere kadar uzandığını da belirtelim. Ayrıca gençler arasında üst gelir grubu alkole yönelirken alt gelir grubu ise maddeye (özellikle de esrar ve uçucular) yöneliyor. Gelire dayalı bu fark artan alkol fiyatları ya da kentlerde yığılan geniş bir “erken kaybedenler” kesiminin göstergesi de olabilir.
Sonuç olarak Türkiye’de 15-24 yaş grubu içinde tütün ve alkol dışında herhangi bir madde kullanımının (en az bir iki kez kullanım) son yıllarda yaklaşık olarak %10 civarında seyrettiğini söyleyebiliriz [4]. Bu rakamın 1990lara göre bir artışı yansıttığını ve 2000lere göre ise oranların aynı kaldığını söyleyebiliriz.
Öte yandan yine de tüm rakamların (birkaç ülke hariç) Avrupa geneline göre daha düşük olduğunu ama örneğin esrar kullanımının İran’a ve Ortadoğu bölgesine göre daha yüksek seyrettiğini de belirtebiliriz.
Kaynaklar
[1] Mounteney ve ark. (2016) The drug situation in Europe: an overview of data available on illicit drugs and new psychoactive substances from European monitoring in 2015. Addiction, 111(1):34-48.
[2] Kraus ve ark. (2016) Estimating high-risk cannabis and opiate use in Ankara, Istanbul and Izmir. Drug Alcohol Rev,doi: 10.1111/dar.12447.
[3] Pumariega ve ark. (2014) Kimyasal madde bağımlılığı: Türk gençleri için risk faktörleri. Bull Clin Psychopharmacol, 24 (1): 5-14.
[4] Evren ve ark. (2014) İstanbul’da 10. sınıf öğrencileri arasında yaşam boyu tütün, alkol ve madde kullanım yaygınlığı. Bull Clin Psychopharmacol, 24 (3): 201-10.
Maalesef özenti, merak ...vb sonuçlarla madde bağımlısı olan bir sürü insan var ama çoğunluk gençlere ait. Çünkü gençleri bağımlı hale getirip kazancı devam ettirmek daha kolay. Bu konuda herkesin duyarlı olması lazım. Korkarak kaçarak bir şeyler yapamayız. Bu yüzden bu konu üzerine çalışan kuruluşlara bir şekilde destek olmamız lazım. Gençlik için gelecek adına.
YanıtlaSil