28 Eylül 2015 Pazartesi

Kekik

Aslında bizim ilk çocuğumuzdur Kekik. Bir arkadaş, bir dost, bir kedi ve koca bir hayat... Bir başkaydı Kekik; konuşmak mümkündü; anlaşmak, bakışmak, yakınlaşmak, yakın olmak ve de paylaşmak mümkündü... Bir süredir özlüyorduk kendisini; yıllar yıllar sonra ortaya çıkan alerjim nedeniyle.

Artık, Göçmüş Kediler Bahçesi'ne göçtü. Geriye hep özlemek kaldı.

Hoşçakal Kekik, hoşçakal...

19 Eylül 2015 Cumartesi

Lenin'in beyni

Sağlığında sevmediler, ölümünden sonra da sevgisizliklerini esirgemediler.

Lenin’in düşüncelerini üreten, eylemlerine yön veren, mizacının ve dinmek bilmeyen devrim arayışının altında yatan beyninden bahsediyorum.

Siyasi bir nefret tarihinin yanı sıra aslında ilginç bir nöroloji, psikiyatri ve sinirbilim serüvenidir, Lenin beynine ne olduğu.

Şöyle ki…

Lenin’in sağlığı 1921’den itibaren bozulmaya başlar. Birkaç yıl önce atlattığı suikast girişiminde ciddi yara almıştır. Şarapnel parçaları hala bedenindedir. Ama esas olarak 1922’de durumu kötüleşir. Birkaç kez felç geçirir ve birkaç kez de sara nöbeti. Artan baş ağrıları da cabasıdır. Nöbetleri, felçleri ve keskin başağrılarını kısmen iyileşmenin olduğu nekahet dönemleri takip eder. Çoğu zaman, iyileşir iyileşmez sorumluluklarının başına döner, Lenin.

Sovyet yönetimi, yıllardır birlikte mücadele verdiği yoldaşları, dostları, sevenleri Sovyet devletine olumlu bakan bazı isimleri (başta Otfrid Foerster olmak üzere) Rusya’ya davet eder. Çeşitli tedaviler denenir ama zaten dönemin tıbbi olanakları günümüze göre hiç de geniş değildir. Bir avuç tedavi bazen işe yarar; çoğu zaman ise yan etkiler nedeniyle bu tedaviler yarıda kalır.

18 Eylül 2015 Cuma

Ertelenmiş günler için bazı sesler

Thievery Corporation - Saudade
Siyasi göndermelerle dolu iki albümden sonra bossa nova hafifliğine ve melankolisine dönüş. Belki de bir mola... Albümün ismi, saudade, Portekizce. Diğer Batı dillerine çevrilmesi ise zor, tam bir karşılığı yok. Batılı akraba dillerde içerdiği duygu yüklü anlamı karşılayacak bir kelime olmadığı için. Türkçesi ise "hasret" olarak düşünülebilir. Bir daha görülemeyecek olan, ebediyen kaybedildiği bilinen bir kişinin, bir durumun, bir dönemin ardından hissedilen elem, özlem olarak açılabilir.

farazi v Kayra - Hayalet Islığı
Rap, hip-hop bana soracak olursanız söz ve beat sanatıdır. Sağlam bir beat, dinleyeni hemen kavrayan bir altyapı ve alttaki beate uygun olarak akıp giden bir anlatı/şiir varsa işte o zaman etkileyici oluyor. Yani bir hikayeyi dinlemek gibi. Farazi v Kayra her ikisini de incelikle, hünerli bir şekilde birleştirebilen bir ikili. Söz ve beat konusunda her şarkıda yaratıcılar. Onların işlerinde Cüneyt Arkın'ın pedagojik dürüstlüğü, bir film karesi, bir söz, bir tını, bir şarkı parçası yakın zamanlı bir derde fon oluveriyor.

Oscar and the Wolf - Entity
İlk dinlediğimden bu yana kendi kendime aynı soruyu soruyorum: Nesini sevdim bu albümün (hatta albümden de öte Ancienne Belguie'de verdikleri konserin)? Sanırım melankolisini sevdim. Belçikalı hip-pop grubunu sanırım esas sürükleyen şarkıların sözünü yazan, bestelerini yapan vokalist Max Colombie. Arabeskvari elekotronik tonlar (grubun üyelerinden birisi Ozan Bozdağ bu arada ve tuşlulardan çıkan nağmeler kendisine ait muhtemelen), kaybolup gitmiş "kalpsiz" bir geçmiş, imkansız günler, rüyalar minimalist bir atmosferin içine çekiyor dinleyiciyi. Aslında Colombie'nin nağmeleri James Blake ya da Lana Del Ray çizgisinde de görülebilir. Pop, minimalist ve kırılmış.

5 Eylül 2015 Cumartesi

Kıyıda

Kıyıdayız ve o kıyıda olduğumuzu bilmekten köşe bucak kaçıyoruz.

Kötü günlerden kaçmıyoruz; aşağılanmaktan, aldanmaktan, aldanmaya gönüllü olmaktan kaçmıyoruz. Her gün yeni küçük yersarsıntıları, her gün yeni küçük enkazlar, her gün yeni küçük cehennemler yaşamaktan kaçmıyoruz ama kıyıda olduğumuzu bilmekten, bunu kabul etmekten kaçıyoruz.

Hepimiz o kıyıdayız. Kıyıda olduğumuzu bilip bilmezlikten gelerek kıyıdayız.

Ve gidecek yerimiz varmış gibi kaçıyoruz. Kaçtığımızı sanıyoruz.

Kaçtığımızı sanırken nakaratlarla idare ediyoruz.

Şarkının kendisini söylemekten, yazmaktan, çalmaktan, şarkının kendisi olmaktan kaçıp nakaratlarla idare ediyoruz.

Nakaratlarla avunuyoruz.