17 Nisan 2015 Cuma

Sırlarla yaşayanlar

Günümüzde doğrudan dile gelmeyen ve farklı nedenlerle doğrudan dile gelemeyecek toplumsal arzuları dolaylı olarak kitaplarda ve dizilerde bulmak mümkün. Keza uzun zamandır “en çok satan” kitaplar ve “en çok izlenen” diziler arasında sırlarla ilgili olanlar özel bir yer tutuyor. İçinde sır geçen romanlar, sırlara erdiren kişisel gelişim kitapları baskı üstüne baskı yaparken sırlar televizyon ekranlarından evlere akıyor. Hani neredeyse sırlara dair okunası ve izlenesi bir toplumsal ihtiyaç söz konusu.
Sırlara olan bu rağbeti giz, gizem, yasaklı kelimeleri etrafında da bulmak mümkün. Elbette ki gizem edebiyatta, görsel sanatlarda her zaman için cazip bir konudur. Ancak günümüzde sır, giz, gizem toplumun neredeyse tüm katmanlarını kesen ortak bir ilgiyi içermektedir. Farklı konular ve durumlarda ve konularda yan yana gelmeyecek toplumsal kesimler konu sır, gizem olunca benzer bir ilgi sergilemektedir. Bu nedenle her ne kadar aynı anlamları taşımasalar da tüm bu kelimelerin taşıdığı, temsil ettikleri belirli bir ortak zihin hali olsa gerek. Sırların, gizli, saklı ve de yasaklı olanın zihinsel bir ihtiyacı (bilinçli olmayan, büyük oranda bilinçöncesine ama temel olarak bilinçdışına ait) temsil ettiği düşünülebilir. Peki, bu toplumsal ihtiyacın, sırların temsil ettiği ihtiyacın sırrı (anlamı) ne olabilir? Bunu anlamak için nereden başlayabiliriz?

Sırlar fetişist bir merak uyandırır. Fetişist derken iç gıdıklayıcı, baştan çıkarıcı, haz verici bir meraktan bahsediyorum. Sır her zaman için cinseldir. Kendisi cinsellikle ilgisi olmasa bile işaret ettiği, yöneldiği, gösterdiği nesne (ihtiyaç) cinseldir. Hatta bizzat işaret etmesinin kendisi bile cinsellikle doludur. Yine de cinsellik ile kastedilenin cinselliğin kendisinden ziyade yoğun bir arzu olduğunu belirtmeliyim. Ve bir ilk uğrak olarak sırlarla dolu popüler kitapların ve dizilerin cinsel bir vaadi içerdiğini.
Diğer yandan sır, giz, gizem belli bir yasağı ya da daha doğru bir tabirle belirli durumlara, bazı kişilere kapalılığı da ifade eder. Bir sınır vardır, ötesine geçilemeyen (akıl, sır ermeyen). Ancak yine de sırrın içinde açık bırakılmış belirli bir kapı aralığı yer alır. Sırrın belirli bir frekans, belirli bir görünme, belli bir bakış, açı ile kendini ifşa etme olasılığı vardır ve bir ihtimal aralıktan sırrın kendisine, yasaklı olana ulaşılabilir.
Sır dışarıda bırakılmışlığımızı, istenmemişliğimizi, kapı önünde bekletilmişliğimizi, kovulmuşluğumuzu, mahrum bırakılmışlığımızı anlatır. Bir zamanlar, bir yerlerde, bir şeyler olmuştur ve etkisi sırrın kendisi tarafından çağrılma anına kadar ulaşan o zamanın, o kişilerin, o şeyin dışında kalmışızdır. İşte sır, bir çağrıdır; o zamanla, o kişilerle, o şeyle bir temas çağrısı. İçeri alınma, kabul edilme çağrısı. Sır, popüler kültürde dışarıda bırakılmışlığımızı (mahrumiyetimizi) telafi etmeye aday bir imkân yaratmaktadır. Bir aralıktır burası, işte popüler kültürdeki sırra dair ihtiyaç o aralıktır.
Ancak yine de bir tek sırrın kendisi değil, sırları ortaya çıkarmak, göründüğü gibi olmayanın aslını bulmak da iştah kabartıcıdır. Bir tek sırrın kendisi değil sırlara ermek de fetişist bir merak uyandırır. Bilimler, teoriler, hipotezler, sürüp giden tartışmalar da bu iştahtan beslenir. Örneğin bilim sırları çözer, teoriler gizemleri ortadan kaldırır, tartışmalar işin aslını ortaya çıkarır. Buralarda sır, biçim tarafından gizlenen içeriktir. Buna göre biçim aslında yanıltıcıdır ve asıl olan görüntü değil özün kendisidir.
Örneğin rüyalar, semptomlar, popüler kültür gibi biçimler, görünümler aslında örtük ifadelerdir; arkalarında, içlerinde gizli bir çekirdek (öz) vardır. Bu nedenle psikiyatri, psikanaliz ve onlardan köken alan yorumlamalar (toplumsal olanları dâhil) temel olarak semptomla değil semptomun ardına saklanmış olan arzuyla (hakikat) ilgilenmelidir. Örneğin başkalarını tarafından izlendiğini düşünme semptomu aslında bastırılmış ve yansıtılmış eşcinsel dürtülerdir.
Semptomun ardındaki arzunun ortaya çıkarılması (sırrın anlaşılması) fetişist merakı giderir ama yine de bir eksik kalır: Arzu, dürtü neden belirli bir semptom biçimini almıştır? Psikiyatrinin ya da psikanalizin bir önceki paragrafta tanımlanan izleği bu soruyu görmezden gelemeye yatkındır.
Slavoj Zizek İdeolojinin Yüce Nesnesi’nde hem Marksizm’in hem de psikanalizin yorumlama prosedürlerinin biçimin ardında gizlendiği varsayılan “içeriğe” yönelik fetişist meraktan uzak durduklarını belirtir. Her iki çözümleme “gizli çekirdeğe” nüfuz etmek, görünenin arkasındakine ulaşmaktan çok sırrı biçimin kendisinde yani sırda bulmayı dener. Analiz yoluyla açığa çıkarılacak “sır” biçimin kendisinin sırrıdır.
Bu durumda, eğer anlam biçimin kendi olarak ifade buluyorsa (yani sır, görünenin ardında değil de görünende ise) sır ile ifade olan toplumsal ihtiyaç neden sır biçimini aldığını sorgulamak daha uygun olabilir. Toplumsal ihtiyaç, popüler kültürde neden kendisini ancak sır olarak ifade edebilmektedir?
Nurdan Gürbilek Vitrinde Yaşamak kitabında 80li yıllarda oluşan yeni kültürel ortamın (açık devlet şiddetine rağmen) kendini bir özgürlük vaadiyle, bir imkânlar dönemi olarak sunmasını çözümler. Türkiye modern kültürünün oluşum aşamasında dışarıda bırakılanların, kültürel ifadelerde yer almayanların, bastırılanların tam da o baskı döneminde geri döndüğünü belirtir. Örneğin örgütlenme özgürlüğü yasaklanırken bireysel özgürlük Playboy dergisi olarak uçak kapısından ülkeye giriş yapar. Bireyin imkânları, ihtimalleri daralırken, özerklik yağmalanırken toplum bireysel özgürlüğe tutunmaya çalışıyordu. 80li yıllarda bireyin öne çıkması, bizzat elden çıkan bireyi tutma çabasıydı belki de.
Peki, bugün kitlelerin hevesleri, tedirginlikleri, özlemleri, beklenti ve ihtiyaçları kendini neden sır olarak ifade etmektedir? Örneğin neden öfke, kızgınlık, çatışma, yıkım değil de sır? Tam da sosyal medya bilgiye geniş ve çok kaynaklı olarak erişim imkânı sunarken; tam da kameralarla her an, her yeri izlemek, takip etmek, görüntülemek ve de kaydetmek mümkün hale gelirken! Tam da kötülük aleni olarak sergilenirken; örtüye, gizlenmeye, saklanmaya ihtiyaç duymazken. Belki de sırlarla yaşayanlar, yaşadıklarımızın sadece ve sadece sır olarak kalmasını istiyorlar.
PsikeArt, Mayıs-Haziran 2015, sayı 39

1 yorum:

  1. iki kişinin bildiği sır değilse çoğu zaman,bazen toplumun bildiği sır olabiliyor , kralın çıplak oluşu muhabbeti gibi..

    YanıtlaSil