Günümüzde
doğrudan dile gelmeyen ve farklı nedenlerle doğrudan dile gelemeyecek toplumsal
arzuları dolaylı olarak kitaplarda ve dizilerde bulmak mümkün. Keza uzun
zamandır “en çok satan” kitaplar ve “en çok izlenen” diziler arasında sırlarla
ilgili olanlar özel bir yer tutuyor. İçinde sır geçen romanlar, sırlara erdiren
kişisel gelişim kitapları baskı üstüne baskı yaparken sırlar televizyon
ekranlarından evlere akıyor. Hani neredeyse sırlara dair okunası ve izlenesi
bir toplumsal ihtiyaç söz konusu.
Sırlara
olan bu rağbeti giz, gizem, yasaklı kelimeleri etrafında da bulmak mümkün. Elbette
ki gizem edebiyatta, görsel sanatlarda her zaman için cazip bir konudur. Ancak
günümüzde sır, giz, gizem toplumun neredeyse tüm katmanlarını kesen ortak bir
ilgiyi içermektedir. Farklı konular ve durumlarda ve konularda yan yana
gelmeyecek toplumsal kesimler konu sır, gizem olunca benzer bir ilgi
sergilemektedir. Bu nedenle her ne kadar aynı anlamları taşımasalar da tüm bu
kelimelerin taşıdığı, temsil ettikleri belirli bir ortak zihin hali olsa gerek.
Sırların, gizli, saklı ve de yasaklı olanın zihinsel bir ihtiyacı (bilinçli
olmayan, büyük oranda bilinçöncesine ama temel olarak bilinçdışına ait) temsil
ettiği düşünülebilir. Peki, bu toplumsal ihtiyacın, sırların temsil ettiği
ihtiyacın sırrı (anlamı) ne olabilir? Bunu anlamak için nereden başlayabiliriz?
Sırlar
fetişist bir merak uyandırır. Fetişist derken iç gıdıklayıcı, baştan çıkarıcı,
haz verici bir meraktan bahsediyorum. Sır her zaman için cinseldir. Kendisi
cinsellikle ilgisi olmasa bile işaret ettiği, yöneldiği, gösterdiği nesne
(ihtiyaç) cinseldir. Hatta bizzat işaret etmesinin kendisi bile cinsellikle
doludur. Yine de cinsellik ile kastedilenin cinselliğin kendisinden ziyade
yoğun bir arzu olduğunu belirtmeliyim. Ve bir ilk uğrak olarak sırlarla dolu
popüler kitapların ve dizilerin cinsel bir vaadi içerdiğini.
Diğer
yandan sır, giz, gizem belli bir yasağı ya da daha doğru bir tabirle belirli
durumlara, bazı kişilere kapalılığı da ifade eder. Bir sınır vardır, ötesine
geçilemeyen (akıl, sır ermeyen). Ancak yine de sırrın içinde açık bırakılmış
belirli bir kapı aralığı yer alır. Sırrın belirli bir frekans, belirli bir
görünme, belli bir bakış, açı ile kendini ifşa etme olasılığı vardır ve bir
ihtimal aralıktan sırrın kendisine, yasaklı olana ulaşılabilir.
Sır
dışarıda bırakılmışlığımızı, istenmemişliğimizi, kapı önünde
bekletilmişliğimizi, kovulmuşluğumuzu, mahrum bırakılmışlığımızı anlatır. Bir
zamanlar, bir yerlerde, bir şeyler olmuştur ve etkisi sırrın kendisi tarafından
çağrılma anına kadar ulaşan o zamanın, o kişilerin, o şeyin dışında
kalmışızdır. İşte sır, bir çağrıdır; o zamanla, o kişilerle, o şeyle bir temas
çağrısı. İçeri alınma, kabul edilme çağrısı. Sır, popüler kültürde dışarıda
bırakılmışlığımızı (mahrumiyetimizi) telafi etmeye aday bir imkân
yaratmaktadır. Bir aralıktır burası, işte popüler kültürdeki sırra dair ihtiyaç
o aralıktır.
Ancak
yine de bir tek sırrın kendisi değil, sırları ortaya çıkarmak, göründüğü gibi
olmayanın aslını bulmak da iştah kabartıcıdır. Bir tek sırrın kendisi değil
sırlara ermek de fetişist bir merak uyandırır. Bilimler, teoriler, hipotezler,
sürüp giden tartışmalar da bu iştahtan beslenir. Örneğin bilim sırları çözer, teoriler
gizemleri ortadan kaldırır, tartışmalar işin aslını ortaya çıkarır. Buralarda sır,
biçim tarafından gizlenen içeriktir. Buna göre biçim aslında yanıltıcıdır ve asıl
olan görüntü değil özün kendisidir.
Örneğin
rüyalar, semptomlar, popüler kültür gibi biçimler, görünümler aslında örtük ifadelerdir;
arkalarında, içlerinde gizli bir çekirdek (öz) vardır. Bu nedenle psikiyatri,
psikanaliz ve onlardan köken alan yorumlamalar (toplumsal olanları dâhil) temel
olarak semptomla değil semptomun ardına saklanmış olan arzuyla (hakikat)
ilgilenmelidir. Örneğin başkalarını tarafından izlendiğini düşünme semptomu
aslında bastırılmış ve yansıtılmış eşcinsel dürtülerdir.
Semptomun
ardındaki arzunun ortaya çıkarılması (sırrın anlaşılması) fetişist merakı
giderir ama yine de bir eksik kalır: Arzu, dürtü neden belirli bir semptom
biçimini almıştır? Psikiyatrinin ya da psikanalizin bir önceki paragrafta
tanımlanan izleği bu soruyu görmezden gelemeye yatkındır.
Slavoj
Zizek İdeolojinin Yüce Nesnesi’nde hem
Marksizm’in hem de psikanalizin yorumlama prosedürlerinin biçimin ardında
gizlendiği varsayılan “içeriğe” yönelik fetişist meraktan uzak durduklarını
belirtir. Her iki çözümleme “gizli çekirdeğe” nüfuz etmek, görünenin
arkasındakine ulaşmaktan çok sırrı biçimin kendisinde yani sırda bulmayı dener.
Analiz yoluyla açığa çıkarılacak “sır” biçimin
kendisinin sırrıdır.
Bu
durumda, eğer anlam biçimin kendi olarak ifade buluyorsa (yani sır, görünenin
ardında değil de görünende ise) sır ile ifade olan toplumsal ihtiyaç neden sır
biçimini aldığını sorgulamak daha uygun olabilir. Toplumsal ihtiyaç, popüler
kültürde neden kendisini ancak sır olarak ifade edebilmektedir?
Nurdan
Gürbilek Vitrinde Yaşamak kitabında
80li yıllarda oluşan yeni kültürel ortamın (açık devlet şiddetine rağmen) kendini
bir özgürlük vaadiyle, bir imkânlar dönemi olarak sunmasını çözümler. Türkiye
modern kültürünün oluşum aşamasında dışarıda bırakılanların, kültürel
ifadelerde yer almayanların, bastırılanların tam da o baskı döneminde geri
döndüğünü belirtir. Örneğin örgütlenme özgürlüğü yasaklanırken bireysel
özgürlük Playboy dergisi olarak uçak
kapısından ülkeye giriş yapar. Bireyin imkânları, ihtimalleri daralırken,
özerklik yağmalanırken toplum bireysel özgürlüğe tutunmaya çalışıyordu. 80li
yıllarda bireyin öne çıkması, bizzat elden çıkan bireyi tutma çabasıydı belki
de.
Peki,
bugün kitlelerin hevesleri, tedirginlikleri, özlemleri, beklenti ve ihtiyaçları
kendini neden sır olarak ifade etmektedir? Örneğin neden öfke, kızgınlık, çatışma,
yıkım değil de sır? Tam da sosyal medya bilgiye geniş ve çok kaynaklı olarak
erişim imkânı sunarken; tam da kameralarla her an, her yeri izlemek, takip
etmek, görüntülemek ve de kaydetmek mümkün hale gelirken! Tam da kötülük aleni
olarak sergilenirken; örtüye, gizlenmeye, saklanmaya ihtiyaç duymazken. Belki
de sırlarla yaşayanlar, yaşadıklarımızın sadece ve sadece sır olarak kalmasını
istiyorlar.
PsikeArt, Mayıs-Haziran 2015, sayı 39
iki kişinin bildiği sır değilse çoğu zaman,bazen toplumun bildiği sır olabiliyor , kralın çıplak oluşu muhabbeti gibi..
YanıtlaSil