20 Nisan 2015 Pazartesi

Yağmurlu, Soğuk Bir Mart Akşamıydı ve Kavşakta Bekleyen Chet Baker'dı...

chet baker çalıyor içerde trompetini
incinerek
incinerek çalıyor
içinden tutuşan kristal bir top gibi geliyor üstüme
bir pencereden yuvarlanıverir gibi
usulca
incitmeden
blues'u, eroini, erkekleri, uzun yolları, hızlı arabaları sever gibi
tehlikeye düşkün olmadan tehlikeli her şeyi seven
o korkunç ve kırılgan mahlûkların hüznüyle

yataktayım
terliyorum
dışardan akşamın son sesleri geliyor
yazla çıldırmış çocuk çığlıkları
sana, ardına bakmadan
omzu seyirse de
göz ucuyla olsun ardına bakmadan yaşayan
o duman gibi adamları anlatmak istiyorum
ardında acı bir yanık kokusu bırakarak ufuk çizgisinden siliniveren
seni unutup unutmayacağını dahi bilmediğin
unutmakla unutmamak arasında varolmayan
yürüdükçe zaman diye bildiğin o ardardalığı anlamsız kılan adamları

chet baker çalıyor içerde
bir pencereden kendini usulca bırakır gibi
sana, soluğunla yüzleri buğulanan
ellerini tuttuğunda tutsak ettiğini sandığın
hiçbir şeye karşı koymayan adamları anlatmak istiyorum
kelebek gibi dokunan
şiddeti bile rüyadaymış gibi yaşayan adamları
hep uzaklara bakarken yakaladığım
ağlamayı bilmeyen
ağladığında bir hayvan gibi böğüren
seni bıçakladıklarında
bunu bir yazgıymış gibi alçakgönüllülükle karşılayan
o masum katilleri anlatmak istiyorum sana

chet baker çalıyor içerde
müzik yapar gibi değil
bildiğimiz hiçbir şey yapar gibi değil
korkuyla dönüyorum yatakta
bu yaz bitmeyecek..
bilemediğimiz onca şeyle birlikte bu yaz..

[Chet's Romance - Yıldırım Türker - Defter]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder