18 Ekim 2013 Cuma

Bir Gün Mutlaka

Bu gün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra  
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz  
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür 
          gümbür bir telaş  
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne 
          güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!  
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz  
          kafalılar! Ey sadrazam!  
Sevgilim on sekizinde bir kız, yürüyoruz bulvarda, sandviç  
          yiyoruz, dünyadan konuşuyoruz  
Çiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl  bitebilir 
          bir bombayla, nasıl kazanabilir o kirli adamlar  
Uzun uzun düşünüyor, sularla yıkıyorum yüzümü, temiz  
          bir gömlek giyiyorum  
Bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu han-i yağma  
Ama yorgunum şimdi, çok sigara içiyorum, sırtımda kirli bir pardesü


Kalorifer dumanları çıkıyor göğe, cebimde Vietnamca şiir  
          kitapları  
Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür   
          ucundaki ırmakları  
Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda  
Köprülerden geçiyorum, karanlık yağmurlu bir gün, yürü-
          yorum istasyona  
Bu evler hüzünlendiriyor beni, bu derme çatma dünya  
İnsanlar, motor sesleri, sis, akıp giden  su  
Ne yapsam...ne yapsam her yerde bir hüzün tortusu  
Alnımı soğuk bir demire dayıyorum, o eski günler geliyor aklıma  
Ben  de çocuktum, sevgililerim olacaktı elbette  
Sinema dönüşlerini düşünüyorum, annemi, her şey nasıl  
         ölebilir, nasıl unutulur insan  
Ey gök! senin altında sessizce yatardım, ey pırıl pırıl tarlalar  
Ne  yapsam...ne yapsam...Dekart okuyorum sonradan...  
Sakallarım uzuyor, ben bu kızı seviyorum, ufak bir yürüyüş  
         Çankaya' ya   
Bir pazar, güneşli bir pazar, nasıl coşuyor yüreğim, nasıl 
         karışıyorum insanlara  
Bir çocuk bakıyor pencereden, hülyalı kocaman gözlü nefis bir çocuk  
Lermontov' un çocukluk fotoğraflarına benzeyen kardeşi  
         bakıyor sonra  
Ben şiir yazıyorum daktiloda, gazeteleri merak ediyorum,  
         kuş sesleri geliyor kulağıma  
Ben mütevazi bir şairim, sevgilim, her şey coşkulandırıyor beni  
Sanki ağlayacak ne var bakarken bir halk adamına  
Bakıyorum adamın kulaklarına, boynuna, gözlerine, kaş-
          larına yüzünün oynamasına   
Ey halk diyorum, ey çocuk, derken bende bir ağlama  
İlençliyorum bütün bireyci şairleri, hale gidiyorum portakal  
          almaya  
İlençliyorum o laf kalabaklıklarını, kurumuş yürekleri,  
          bireyin kurtuluşunu filan  
İlençliyorum o kitap kurtlarını, bağışlıyorum sonradan  
Uzun kış gecelerinden sonra kim bilir nasıl olur her şey   
Uzun kış gecelerinden sonra, masallarda anlatılan  
Durup durup bunları düşünüyorum, bir sevinci bir hüzün  
          izliyor arkadan  
Yüreğim ipe sapa gelmez bir bahar göğü, Türkçe bir yürek kısaca  
Beklemek usandırıyor, telaşlı telaşlı bir şeyler anlatıyorum sağda solda  
Bir otobüse biniyorum, inceliyorum bir böceği tutarak  
         kanatlarından merakla  
Yürürdüm eskiden baharda, o yıkıntıların ve çayırların  
         olduğu alanlara  
Aklıma şiiri gelirdi o yaşlı Amerikalının, sonbaharı anlatan  
         şiiri  
Çayırlar vardı o şiirde, baharı anımsatan ne de olsa  
Böylece yeniden hazırlanıyorum bir coşkuya, yeniden   
        sokaklara fırlamaya  
Kendimi atmak için bir uçurumdan balıklama  
Büyük ve mavi bir şey izlenimi var bende, gördüğüm   
        filmlerden mi ne  
Bir şapka, telaşlı bir gök, sıcak yapay bir dünya  
Anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla  
Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, yağmurlu o  
        yollar geliyor aklıma  
Benzin kokuları, ıslak direkler, babamın esmer bir somun   
        gibi tombul ve sıcak elleri  
Uyurdum. Bir de bakmışsın yeni bir film sinemada, şehirde  
        yeni bir kız, kahvede yeni bir garson  
O üzgün ve sabahlıklı dururdu balkonda...  
Şimdi ne var hüzünlenecek burda, nedir bu çatlatan  
        yüreğimi bu telaş  
Sanki ölecek gibiyim, sanki birazdan polisler gelecek ya da   
Gelip alacaklar kitaplarımı, bu şiiri, sevgilimin   
        fotoğrafını duvarda  
Soracaklar babanın adı ne, nerde doğdun, teşrif eder  
        misiniz karakola  
Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür   
        ucundaki ırmakları  
Bir kız sessizce ölüyor, sessizce Vietnam' da  
Ağlayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya  
Uyanıyorum ağlayarak,  bir gün mutlaka yeneceğiz!  
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey ithalatçılar, ihracatçılar,  ey  
       şeyhülislam!  
Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz!  
Bunu söyleyeceğiz bin defa!  
Sonra bin defa daha, Sonra bin defa daha, çoğaltacağız  
       marşlarla  
Ben ve sevgilim ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda  
Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla  
Yürüyeceğiz çoğala çoğala... 

 Ataol Behramoğlu - 1965