Belli! İyi bir şeylere ihtiyacı var insanların,
tarihin ve de ülkenin.
Mesela “Gözün aydın, gözümüz aydın!” denmesine ihtiyaç var.
Ya da “Meraklanma, çok çekmedi. Kurtuldu sonunda!” denmesine.
Ama sanırım en çok “Yok canım; öyle uzun boylu değil işte. Bitti, gitti! Haydi içini ferah tut sen!” sözlerini duymaya ihtiyaç var.
Kim bilir belki de birisinin “Müjdemi isterim!” diye açık kapıdan kafasını uzatmasına
ve sevinçle içeriye dalmasına ihtiyaç var.
Belli! İyi bir şeylere ihtiyacı var insanların
ve de kedilerin.
Mesela “Ne atılması oğlum! Geride kaldı o işler” diye ferah bir pencere önünde sigara tüttürmeye ihtiyaç var.
Ya da tüm telaşların geride kalmasına ve bir göl kenarında çimenlere uzanıp baharın tadını çıkarmaya ihtiyaç var.
Ama hepsinden önce şöyle hiç korkmadan geniş geniş konuşabilmeye ihtiyaç var.
Kim bilir, belki de birisinin dost eline ihtiyaç var.
Ve “Buraya kadardı işte. Artık sıkıntı yok!” diye haber getirmesine.
Belli! İyi bir şeylere ihtiyacı var tanıdığım, tanımadığım insanların
ve de köpeklerin.
Mesela kentlerin meydanlarında toplanıp “Başardık, başardık, başardık!” diye gözyaşları içinde kucaklaşmaya ihtiyaç var.
Ya da herkesin birbirine hoparlörü açılmış telefonları gösterip ajansların geçtiği güzel haberleri dinletmesine ihtiyaç var.
Ama hepsinden önce ağaçların şöyle boy vermesine ihtiyaç var.
Ve gölgesinde bırakmasına şu gökdelenleri.
Belli! İyi bir şeylere ihtiyacı var kızdığım insanların
ve de tabii ki cıvıldamayı kesmiş kuşların.
Mesela robotik kollara ihtiyaç var şu sathı bozuk günleri tıkılıp kaldıkları çukurdan çıkarmaya.
Ya da bir palto örtülmeli soğukta tir tir titreyen ve donmaya yüz tutmuş şu tarihin üstüne.
Ama hepsinden önce bilmeye ihtiyaç var
ve nereden gelip nerelere gidebileceğimize karar verilmesine.
Belli! İyi bir şeylere ihtiyacı var doğmakta ve de ölmekte olan insanların
ve de tabii ki bedbahtlaşmış günlerin.
Mesela kitaplara ihtiyaç var, “Abicim, ne günlermiş ya!” diye üstüne konuşulacak.
Ya da şu uzun sürmüş kışın bitmesine ihtiyaç var.
Ama hepsinden önce yörüngesinden çıkmış tarihin, hazır açılmışken, işi iyiden iyiye ilerletmesine
ve hepimizi, öyle en yakın olanına falan değil, hep bir ağızdan gönül rahatlığıyla “Hah ya! İşte burası!” diyeceğimiz yeni bir mecraya sürüklemesine ihtiyaç var.
Belli! İyi bir şeylere ihtiyacı var insanların.
Mesela bir taş var, ağır, yüzeyi pürüzlü, girintili çıkıntılı. Acıtan, yakan cinsten. Ama bekliyor altına konacak elleri.
Ya da bir halk var, aslında olmayan ama olmayı, var olmayı bekleyen.
Ama hepsinden önce bir tarih var, yıkılan bekleme salonları ve temeli atılan camiler arasında sıkışan.
Kim bilir belki de hepsinden ve her şeyden önce insanlar var
kurtarılacak ve de kurtaracak
beni, bizi, kedileri, köpekleri, kuşları, tarihi ve de ülkeyi.
Belli! Şu kendini sevdirmekte zorlanan günlerin, insanların, ülkenin, tarihin
velhasıl-ı kelam bizlerin
(Ah, evet bizlerin!)
iyi şeylere ihtiyacımız var.
Mesela bir çiçeğin açmasına
ya da yeni doğmuş bir tayın titrek ayakları üzerinde ilk kez doğrulmasına.
Belli! Önce kediler ve köpekler kurtarılacak.
Sonra…
ya da yeni doğmuş bir tayın titrek ayakları üzerinde ilk kez doğrulmasına.
Belli! Önce kediler ve köpekler kurtarılacak.
Sonra…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder