Şimdi ne düşünüyorum, biliyor musun? Aslında uzun bir süre aklımla, beynimle inanmadım, ben. Salt yüreğimle inandım; öyle olsun istedim. Hatta bir ara işi kedilere kadar vardırdım; “Onlar da sosyalizm istiyorlar!” dedim, kendi kendime. Deli miyim, neyim? Şimdi ‘deli’ kelimesini kullanması yasaklı bir mesleğin içindeyim. Hâlbuki ara ara kendi kendime düşünür, güler ve konuşurdum. Hâlâ da öyle…
Mesela bu aralar aklıma Hacettepe yurtlarından bir Cumartesi sabahı çıkıp yakınlardaki pazaryerine yürüyüşümüz geliyor. Gülümsüyor ve de gülüyorum, tabii ki… Kafası dumanlı, kanı deli deli akan iki insan, heyecanla gitmiştik Emek, Barış, Özgürlük Bloku’nun seçim mitingine. Belki hiç söylememişimdir sana; kendimizi, bizi, dağları devirecek kadar güçlü, azgın dalgaları alt edecek kadar cesaretli, hiç bilmediğimiz kapkara dehlizlere dalacak kadar gözüpek hissetmiştim, pazaryerindeki o dağınık kalabalığa yaklaştıkça.
Toplum bizi kesmiyordu. Müzik bizi ikna etmiyordu; dizeler yetmiyordu ve kitaplar da bilmiyordu. O zamanlar… Daha farklısı değil, daha kökten olanı lazımdı bize. Biz de daha radikal olmalıydık. Yarın, öbür gün ne olur, ne düşünürüz diye düşünmemeliydik. O zamanlar hesapsızdık… İnsan beyni de hesapsızmış aslında, biliyor musun?
Şimdi bu hesap uzmanlığı niye? Neden hesap uzmanlarına dönüştü herkes?