21 Ocak 2012 Cumartesi

Dikkat, dinleniyorsunuz!


Bandista [Daima!]; James Blake [James Blake]; Midlake [The Courage of Others]; Zaz [Zaz]; Erik Truffaz [In Between]; Lisa Ekdahl [At The Olympia, Paris]; Paul Motian [The Windmills Of Your Mind]; Charles Lloyd Quartet [Mirror]; Alina Orlova [Mutabor]; Caro Emerald [Deleted Scenes From The Cutting Room Floor]; PJ Harvey [Let England Shake]; Sonbahar; Pink Martini and Saori Yuki [1969]; The Tree Of Life; Tom Morello [Union Town]; Ibrahim Ferrer [Bueno Vista Social Club Presents Ibrahim Ferrer]; Charles Lloyd MariaFarantouri [Athens Concert]


Let Me Go - Erik Truffaz; Limit To Your Love - James Blake; Lotus Flower - Radiohead; On Battleship Hill - PJ Harvey; Taya Tan - Pink Martini; Guateque Campesino - İbrahim Ferrer; Roscoe - Ellie Goulding; Rulers, Ruling All Things - Midlake; Les Passants - Zaz; Funeral Canticle - John Tavener; Oratoryo - Khacadur Avedisyan; Pembe Mezarlık - Model; A Sunday Smile - Beirut; Back It Up - Caro Emerald; Senden Bana Yar Olmaz - Nim Sofyan

10 Ocak 2012 Salı

Uydular ve de Uzak Komşu Gezegenler

Kapıdan içeriye girdiğinde akşamsütü kuşları da girdi seninle. Kozalarından yeni çıkmış kelebekler kanatlarını telaşla çırparak masalara dağıldı. Yağmurda ıslanmış saçlarında da geldi seninle. Ardından hafif bir esinti masalardaki mumları dalgalandırdı ve bardakları ışıldatan kısa bir aydınlanma oldu. Bir süre kapıda durdun ve içeriye baktın. Gözlerini sanki teleskopuna dayamıştın da kendi dünyandan çıkmadan başka dünyalara, başka evrenlere bakıyordun. 

O sırada Ed'in seçtiği şarkıdan anlamalıydım. Denizleri olmayan bir harita gibi, ağırçekimde kalmış bir ırmak gibi senin sevginin de bir sınırı vardı. Halbuki ben o haritalarda kendime bir ırmak bulmuş ve su boyunca günlerimi savurarak dolanıyordum. Gamsız ve de kedersiz, aklımda neşeli şarkılar vardı. Ama daha ilk görüşümde seni, anlamalıydım. Ben ancak senin dünyana komşu bir gezegen ya da en iyi ihtimalle senin dünyanın uydusu olabilirdim. Ama gökyüzünde seni ısıtacak bir güneşe yer yoktu. Bilemedim ve sen, Take Five'ın o loş ve de boş salonunda gelip yanıma oturdun. Bana bakıp gülümsediğinde James Blake hâlâ seni anlatıyordu.

James Blake - Limit To Your Love | Imam Baildi - O Pasatempos

When you were in, evening birds also entered inside with you. Clumsy butterflys, just left their cocoons, scattered through the tables while flapping in a flurry. Also your hairs, dampen in the rain entered inside with you.

PJ Harvey: Sallan İngiltere Sallan!

Açıkçası 2007 tarihli albümünden sonra ne yapacağını merakla bekliyordum. White Chalk (Beyaz Tebeşir) o kadar yoğun, iç acıtıcı, tek kişilik bir trajedi albümüydü ki sonrasına ne kaldığını kestiremiyordum. Albümün içinden dinmeyen ağıtlar, tutulamamış yaslar, sonu gelmeyen taziyeler çıkıyordu. Şarkılar, söylendiği uçsuz bucaksız kırları dolaşıp yaşadığım kente geliyordu ve tıkış tıkış apartmanların duvarlarına çarpıyordu bu ağıtlar, yaslar, taziyeler. Bu nedenle White Chalk'ı dinlerken bir yandan da Polly Jean Harvey'in gitarıyla, piyanosuyla, arpıyla, bonjosuyla yeni bir albümde nerelere gideceğini, nerelere varacağını ve ardına düşenleri nerelere götüreceğini merak ediyordum.


Sonra zamanı geldi çattı. Bir ay kadar önce yeni albümünü yayınladı. Kendi içine baktığı ve hırçın, asi, uslanmaz, acılı yönlerini anlattığı yıllardan sonra tıpkı kendi içine bakarkenki gibi keskin bakışlarını yaşadığı topraklara, parçası olduğu tarihe dikmiş Harvey. Dobra dobra, dolaysız, pazarlıksız ve derinden şarkılarla çıkıp gelmiş. Yeni albümü ile hem dinleyenlerini hem de ülkesini, ülkesinin her coğrafyaya en az bir kez değen yayılmacı geçmişini sallamaya, havalandırmaya karar vermiş. Bu nedenle olsa gerek albümün ismi Let England Shake! (Bırakın İngiltere sallansın) olmuş.
Devamı >>