Emperyalizm dünyayı bir kez daha hesaplaşmaya götürürken geçtiğimiz haftanın yakıcı olayları arasında küçük ama önemli bir gelişme ajanslardan geçiverdi. Bu köşenin takipçileri belki hatırlayacaktır; daha önce iki kez yazdım: ABD yönetimi neredeyse iki yıldır diplomatlarının “sonik saldırıya” uğradığını iddia ediyor. Önce Küba’da iddia ettiler, sonra da Çin’de. İşin Çin kısmını gürültü patırtı çıkarmadan şimdilik kapatmayı tercih ettiler ama Küba konusunda ABD yeniden ve de yeniden çamura yatıyor ve olmayacak iddialar öne sürüyor. Daha doğrusu öne sürüyordu. Çünkü bu temelsiz “saldırı” iddiasına dair bir başka ABD “kanıtı” daha kof çıktı!
İddiaya göre Havana’da görev yapan 26 diplomat ve elçilik çalışanı ses dalgaları ile saldırıya uğramıştı. Ve hatta diplomatlarda ortaya çıkan bulguları içeren bir senato raporu ve hemen ardından da Amerikan Tıp Birliği’nin bilimsel dergisinde bir makale yayımlanmıştı. Rapora ve makaleye göre “saldırıya uğradığı” öne sürülen personelden bazılarında “beyin hasarı” tespit edilmişti. Böylece “sonik saldırı” iddiaları için “bilimsel” bir temel de sağlanmış oluyordu.
Geçtiğimiz yıl yayımlanan makale nöroloji ve beyin alanında çalışan diğer uzmanlık alanlarında tartışma yarattı. Çünkü verilerin belirsizliği ve incelenmeye açık olmaması bir yana yazarlar makalede ilginç bir tercihte bulunmuştu. İşitsel saldırı sonucunda beyin işlevlerinde hasar meydana geldiğini ispatlamak için olguların bilişsel test sonuçlarını vermişlerdi. Vermişlerdi ama bu tür testlerde “normal” ile “bozuk” olanı birbirinden ayırmak için kullandıkları kesme noktasını biraz gönüllerince kullanmışlardı. Yani beynin planlama, bellek, dikkat gibi işlevlerini değerlendiren testte öyle bir kesme puanı belirlemişlerdi ki herkes “hasta” çıkmıştı.
Bu ilginç ve bol gönüllü değerlendirmeye dikkat çekenler Edinburg Üniversitesi’nden, alanlarında iyi bilinen iki sinirbilimci oldu. Bu sinirbilimciler üşenmediler ve bir bilgisayar algoritması aracılığıyla makalede verilen sonuçları, tercih edilen kesme noktasını da kullanarak tüm toplum için simüle ettiler. Sonuç oldukça çarpıcıydı: Amerikalı doktorların iddiaları ispatlamak için kullandıkları test sonuçları geçerli kabul edildiğinde tüm erişkin nüfus “hasta” çıkıyordu. Yani sonuçlar sonik saldırı ve beyin hasarı iddialarını desteklemek için biraz bol kalmıştı.
Ne yazarlar ne de Amerikan Tıp Birliği iddialara yanıt verdi. Makale, olmayan bir durum için bilimsel zemin varmışçasına bilim çöplüğündeki yerini aldı.
Ama geçen yıl bu “bilimsel makale” ile hemen hemen aynı anda bir “kanıt” daha ortaya atılmıştı. Buna göre Havana’da diplomatlara yönelik işitsel saldırıda kullanılan ses, kaydedilmişti. Kayıt, ABD hükümeti tarafından Associated Press haber ajansına verildi ve ajans da kaydı hızlıca “gizemli işitsel silahın kanıtı” olarak yaydı. Oldukça bozuk bir kaliteye sahip olan kayıtta dikkatli dinleme ile belli belirsiz bir cızırtı arka planda ayırt edilebiliyordu.
Amerikan televizyonları ve basını bu kaydı günlerce saldırının somut delili olarak verdi, tartıştı. Aklı başında isimler kaydın düşük kalitesine ve ayrıntılı inceleme raporunun beklenmesi gerektiğine dikkat çektiler ama içeriği açıklanmayan senato raporu ve Amerikan Tıp Birliği’nin dergisinde yayımlanan makaleyle birlikte bu kayıt, sonik saldırı iddiaları için kanıt olarak kullanılmaya başlandı.
İşte geçtiğimiz günlerde bu ses kaydının laboratuvar incelemesi sonuçlandı ve (henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş) bir makale olarak açık-kaynak erişimi olan bir sitede yayımlandı. Sonuç ise herkesi şaşırttı!
Duyusal algı biyolojisi alanında çalışan ABD’li ve İngiliz iki bilim insanının yaptıkları incelemeye göre “sonik saldırı” kanıtı olarak ortaya atılan kayıtta yer alan ses Karayip bölgesinde yaygın olan bir böcek türüne, Anurogryllus celerinictus’a aitti. Yani cırcır böceğine!
İki bilim insanı, Associated Press tarafından yayımlanan kayıt ile Küba’nın da içinde yer aldığı bölgede yaşayan cırcır böceğinin ses kaydını karşılaştırmışlardı. Buna göre Anurogryllus celerinictus türünün birbirine seslenirken çıkardıkları bu ses en ince ayrıntısına kadar kayıtta yer alan ses ile uyuşuyor. Cırcır böceğinin çıkardığı sesin süresi, vuruşu, tekrarlama oranı, yayılma yelpazesi, vuruş oranındaki süreğenlik ve vuru başına düşen dalga boyutları birebir örtüşüyor. Hatta örtüşme o kadar net ki AP tarafından yayımlanan kayıtta cırcır böceklerinin bir anlamda işitsel imzası olarak da görülebilecek olan ses frekansı çöküşü de birebir aynı çıkmış.
ABD’li ve İngiliz bilim insanları makalelerinde, elde ettikleri sonuçlarla Havana’daki “sonik saldırı” iddiaları için bir delil olarak kullanılan kaydın ancak ve ancak cırcır böceklerine ait olabileceğini gösterdiklerini de belirtiyorlar. Hem de neredeyse %99,9 kesinlikle.
Makale yazarları arasında yer almayan ama hem algı biyolojisi alanında çalışan hem de tüm çocukluğunu cırcır böceklerinin sesi arasında geçiren bir diğer profesör ise Guardian’a verdiği mülakatta nüktedan bir tonla “Böceklerin çıkardığı bu sesi bilmeyen kişilerin rahatsızlık duymasına hiç de şaşırmadım” diyor.
Gerçekten hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü Venezuela’dan Küba’ya tüm Karayip bölgesinde ABD emperyalizmini rahatsız edecek daha çok cırcır böceği var. Gerisini Trump ve ardına dizilenler düşünsün. Sağcısıyla, solcusuyla.
Not: Konuyla ilgili daha geniş bir değerlendirmeyi Madde, Diyalektik ve Toplum dergisinin Şubat ayında yayımlanacak yeni sayısında bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder