Ibrahim Maalouf | Musique Originale de Yves Saint Lautent | 2014
27 Şubat 2016 Cumartesi
A beautiful music becomes soundtrack of your life
There are some soundtracks more powerful than the film. This original work, soundtrack of the film Yves Saint Laurent by Ibrahim Maalouf is from such a genre. If you watch the movie (especially while you are focused to read the subtitles), at several scenes, you can find yourself saying "stop everything" and thinking as "what a beautiful music!". A beautiful music takes you to anywhere: to an adour in the afternoon of your childhood, to your beloved ones, to unknown. A beautiful music becomes soundtrack of your life. [Photo by Geraldine Petrovich].
13 Şubat 2016 Cumartesi
40
Benim iki doğum günüm var; birisi resmi, diğeri gayri-resmi.
Gayri-resmi olan 31 Ocak’tır ve gerçek doğum günümdür. Dünyaya merhaba demenin ilk çığlıklarının şekerli suyla yatıştırıldığı tatlı bir cumartesi akşamıdır.
Bankalar, tekerlek şirketleri, telekomünikasyon sektörü, bakanlık vb. ise doğum günümü kutlamak için resmi olanını bekler; yani 14 Şubat’ı. Şu SMS çağında, sağolsunlar, en yakınımız onlar neredeyse artık, değil mi!
Tarihimin bir cilvesidir işte, çift doğum günlü olmak. Ama gayri-resmi olanının yanında resmi doğum günüm genelde çevrimdışıdır.
Ebeveynler öğretmen olunca sömestre tatilinden faydalanmak için kayıtta iki haftalık gecikme kaçınılmaz olmuş. Sağolsunlar. Hayatın hoş bir oyunu olarak bu gecikmeyi armağan etmişler bana. Zaten genelde 31 Ocak’ta doğarım. Ama bazen “Aaa, sevgililer gününde mi doğdunuz?” sorusuna da gülümseyerek “Evet” der geçerim.
Bu kadarcık karışıklığa ne diyeyim ki! Şanslı sayılırım; doğum gününü bilmeyenlerin; çoktan göçüp gitmiş ablasının, abisinin yerine yazılanların yanında, nedir ki bu kafa karışıklığı?
Ama yine de garipserim işte. Hatta 40 yıl sonra, daha yeni aklıma geldi, gidip düzelttireyim şunu diye. Daha önce aklıma hiç gelmemiş olmasına şaşırdım önce. Sonra vazgeçtim. Devlet her şeyimi düzgün bilmeyiversin dedim, kendi kendime.
Ama, ne yalan söyleyeyim, 40. yaş günüm tedirgin etti beni.
Gayri-resmi olan 31 Ocak’tır ve gerçek doğum günümdür. Dünyaya merhaba demenin ilk çığlıklarının şekerli suyla yatıştırıldığı tatlı bir cumartesi akşamıdır.
Bankalar, tekerlek şirketleri, telekomünikasyon sektörü, bakanlık vb. ise doğum günümü kutlamak için resmi olanını bekler; yani 14 Şubat’ı. Şu SMS çağında, sağolsunlar, en yakınımız onlar neredeyse artık, değil mi!
Tarihimin bir cilvesidir işte, çift doğum günlü olmak. Ama gayri-resmi olanının yanında resmi doğum günüm genelde çevrimdışıdır.
Ebeveynler öğretmen olunca sömestre tatilinden faydalanmak için kayıtta iki haftalık gecikme kaçınılmaz olmuş. Sağolsunlar. Hayatın hoş bir oyunu olarak bu gecikmeyi armağan etmişler bana. Zaten genelde 31 Ocak’ta doğarım. Ama bazen “Aaa, sevgililer gününde mi doğdunuz?” sorusuna da gülümseyerek “Evet” der geçerim.
Bu kadarcık karışıklığa ne diyeyim ki! Şanslı sayılırım; doğum gününü bilmeyenlerin; çoktan göçüp gitmiş ablasının, abisinin yerine yazılanların yanında, nedir ki bu kafa karışıklığı?
Ama yine de garipserim işte. Hatta 40 yıl sonra, daha yeni aklıma geldi, gidip düzelttireyim şunu diye. Daha önce aklıma hiç gelmemiş olmasına şaşırdım önce. Sonra vazgeçtim. Devlet her şeyimi düzgün bilmeyiversin dedim, kendi kendime.
Ama, ne yalan söyleyeyim, 40. yaş günüm tedirgin etti beni.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)