(soL Dergisi, Aralık 2001, sayı 164)
Albrecht Dürer, 1471-1528 yılları arasında yaşamış Alman bir ressam. Ne kadar gerçektir bilinmez ama Dürer'le ilgili bir hikaye vardır. Bu hikayeye göre Dürer on sekiz çocuklu bir ailenin resim sanatına karşı olağanüstü ilgileri ve yetenekleri olan iki çocuğundan birisidir. Her iki kardeş sanat okuluna gidip büyük birer ressam olma hayali kursalar da madende çalışarak karınlarını dahi zor doyurabilen aileleri, bu durum karşısında çaresizdir. Ancak iki kardeş, aralarında kura çekmeye ve kazananın okula gitmesine, geride kalanın ise daha çok çalışıp diğer kardeşini okutmasına karar verir. Albert ile Albrecht arasındaki bu kurada, okula giden dönüşte diğer kardeşini gönderecek ve kendisi de madende çalışacaktır. Kurayı kazanan Albrecht okula gider ve kısa zamanda bütün öğretim görevlilerini kendisine hayran bırakarak yöredeki okullarda isminin duyulmasını sağlar. Eve büyük bir gururla döner. Onuruna verilen bir yemekte kendisini öven konuşmalardan sonra söz alan Albrecht, eğitim alma imkanını sağlayan kardeşine teşekkür eder. Sıranın kardeşinde olduğunu ve onun eğitimi için madende çalışmaktan büyük gurur duyacağını söyler. Kardeşinin yanıtı ise “İmkansız kardeşim! Seni okutabilmek için çalıştığım yıllarda bütün parmaklarım madende defalarca kırıldı ve değil kalem tutmak senin şerefine kaldırdığım şu kadehi bile zor tutuyorum!” olur. Bu durum üzerine Albrecht Dürer bütün dünyanın “Dua Eden Eller” olarak bildiği ve asıl ismi “Eller” olan resmi çizer. Resimdeki eller ise kardeşinin elleridir.
***
İlk gördüğüm andan itibaren bu resim bana başka bir insanın ellerini hatırlatıyor. Gitarının tellerine ülkesinin özgürlüğü ve halkının güzel günleri için dokunan Victor Jara’nın ellerini; ki o eller, CIA ve bakır şirketi ITT tarafından başa geçirilen karşı devrimci Pinochet sürüsünün ilk hedefi olmuştu. 1973’te, coşku ve canlılık getirmesi gerekirken Şili’ye kan ve gözyaşı getiren bir bahar gününde, Jara’nın ellerine saldırmıştı Amerikan uşakları. Jara gitarına, halkının ve sosyalizmin sesi olan tellere dokunamasın diye.
Victor Jara’nın müziği, yaşamıyla ülkesinin tarihinin bileşiminden oluşur ve müziğini, aynı anlama gelmek üzere dünya görüşünü etkileyen üç öğeden bahsedilebilir. Bunlardan ilki annesinin aktardığı Latin Amerika cantador geleneğidir. Feodal koşulların baskın olduğu yoksul bir Şili köyünde doğan Jara’nın annesi rutin olarak çalıştığı işler dışında hasat şenliklerinde ve cenaze törenlerinde geleneksel şarkılar söyleyen bir ozandır. Jara’ya müziği sevdiren, gitar çalmayı ve geleneksel halk şarkılarını öğreten annesidir. Kendi sözleriyle, annesinin kişiliği köydeki yoksul yaşamı yaşanmaya değer kılan en güçlü unsurdur. Köyde ve daha sonra ailenin taşındığı Santiago’da geçirdiği çocukluk döneminin, Jara’nın kişiliği ve müziği üzerinde önemli bir yeri vardır. Öğrendiği halk şarkıları, Jara müziğinin, Latin Amerika’nın zengin halk müziği birikimiyle olan güçlü bağını oluşturmuştur. Latin Amerika kültürleri birçok tonu barındırarak, birbirlerine karışmadan, birbirlerini yok etmeden ama birbirleriyle çatışarak kendilerini geliştirmiştir. İspanyol müziği ile yerli (Aztek, Maya gibi) müziğinin, yerli enstrümanlarının ve Afrika ritimlerinin kesiştiği yerde Latin Amerika’nın günlük yaşamını ve insan duyarlılığını yansıtan şarkılar doğmuştur. Jara, yaşadıklarının izdüşümünü bu müzikte bulmuştur: Şili’nin sıradan ama duyarlı, mücadeleci insanlarını. Yaşamında yer alan doğayı, insanı, özellikle kırsaldaki yoksulluğun izini müziğinde yeniden üretmiştir. Kendisini sürekli olarak geliştirme, daha iyiyi üretme isteğini yoksulluktan toplumsal olarak kurtulma çabasında bulmuştur.
Annesinin ölümünden sonra genç Jara önce rahip okuluna gider. İki yılın ardından içindeki boşluğu dolduramaz ve okuldan ayrıldığında askere alınır. Askerlik sonrasında Şili Üniversitesi korosuna girer ve Şili halk müziği üzerine çalışmaya başlar. Tiyatroya karşı artan ilgisi doğrultusunda üniversitede oyunculuk eğitimi alır ve 1961’de üniversitenin tiyatro okulunda yönetmen olarak çalışmaya başlar. Ses getiren birçok oyunu sahneye koyarken müzikle olan bağını kesmez. Üniversite eğitimi sırasında tanıştığı Violeta Parra aracılığıyla Latin Amerika’da doğmakta olan Yeni Şarkı (Nueva Cancion) akımıyla tanışır. Yeni Şarkı, geleneksel enstrümanların kullanıldığı ve halk şarkılarının kıtada yükselen sosyalizm mücadelesiyle buluştuğu bir müzik akımıdır. İlk önce Peron rejimi altındaki Arjantin’de doğmuşsa da daha çok geleneksel kalıpların yeniden üretilmesiyle sınırlı kalmıştır. Ancak akım Şili’ye uzandığında geleneksel acıları, yoksulluğu, neşeyi yani insan duygularını güncel siyasallaşma ile buluşturmuştur. Akım, kıtalı pek çok çağdaş şairin şiirlerini dize yapılarını zorlamadan, ezgiselliklerini halk müziğinin anonim ve bozulmamış ezgiselliği içinde tutsak etmeden seslendirmiştir. Violeta Parra, şarkılardaki geleneksel kalıpları, Şili’deki yoksulluk ile buluşturan sanatçıdır ve Jara müziğinin Yeni Şarkı akımından hem beslenmesini hem de akımı beslemesini sağlamıştır. Jara, 1966’da “Victor Jara” isimli ilk solo albümünü kaydeder. Aynı yıllar Küba devriminin yaşandığı, Che’nin Bolivya’da öldürüldüğü ve kıtanın genelinde kırsal gerilla mücadeleleriyle kentlerdeki işçi sınıfı hareketinin yükseldiği yıllardır. Victor Jara’nın müziğini etkileyen üçüncü öğe de bu kaynaklardan beslenen sosyalist düşüncesi olmuştur.
İçinde Jara’nın da yer aldığı “yeni şarkı hareketi”ni oluşturan Quilapayun, İnti-Illimani gibi gruplar ve sanatçılar kıtadaki birçok devrimci etkinlikte yer alırlar. Kıtanın ABD’nin arka bahçesi olmasının karşısında duran Yeni Şarkı akımıyla Jara’nın halkı için eşitlik ve özgürlük isteği, müziğine anti-emperyalist bir kimlik kazandırır: “Devrimci şarkıcı olmanın yalnızca politik şarkılar söylemek anlamına geldiğine inanmıyorum. Devrimcilik, halkımızın değerlerini emperyalizmden kurtarmaktır.” Çünkü, 60’lı yıllarda Şili’de, bir yandan zengin bakır madenleri üzerinden yoğun bir ABD sömürüsü varken bir yandan da her 36 dakikada bir çocuk açlıktan, her bin bebekten 86’sı da daha bir yaşına gelmeden sağlıksız koşullardan dolayı ölüyordu. Aralık 1969’da Şili Komünist Partisi, sosyalistler ve sol gruplar “Unitad Popular” (Halkın Birliği) adı altında birleşirler ve 1970 başkanlık seçimlerinde fizikçi Dr. Salvador Allende’yi aday gösterirler. O tarihlere kadar daha çok tiyatro ağırlıklı çalışan Jara’ya sahnenin sunduğu olanaklar yetmemeye başlar. Müzik, insanlarla iletişim kurmakta zengin bir araç olduğu için çalışmalarını müziğe yoğunlaştırması ile kendisini sosyalizm mücadelesine adaması bu döneme rastlar. Jara, diğer sanatçılarla birlikte Unitad Popular’ın seçim çalışmalarında yer alır. Seçim kampanyası çerçevesinde birçok sanatçıyla Şili Stadyumu’nda büyük bir konser verirler. Allende seçildikten sonra ise durmaz ve 1970-73 arasında günde ortalama 20 saat çalışır. Bu dönemde, en sevdiği albümü olan “Pongo en tus Manos Abiertas” (Açılmış Ellerine Bırakıyorum), özgürlüğü dillendirdiği “Canto Libre” (Özgür Şarkı), Şili’yi gezerek halk mücadelesinin günlük hayata yansıyan yanlarını taşıdığı “La Poblacion” (Halk) ve halk kültürünü, Şili dokusunu işlediği “Canto Por Travsura” (Süslü Şarkı) albümlerini yayınlar. Ülkesinin ve dünyanın dört bir yanını gezerek maden ocaklarında, fabrikalarda, gecekondu mahallelerinde, üniversite kampüslerinde, ilköğretim okullarında konserler verir. Che ve Ho Chi Minh için bestelediği şarkılar da bu dönemin ürünüdür.
Zorlu geçen üç yılın ardından Unitad Popular’a verilen destek artarak büyüse de kamulaştırmalar sonucunda önemli bir gelirden mahrum kalan, ideolojik olarak sıkışan sermaye sınıfı ve emperyalistler boş durmaz. 11 Eylül 1973 sabahı Santiago havaala-nından kalkan üç uçak normal rotalarından çıkıp başkanlık sarayına yönelirler. Unitad Popular işçi sınıfını silahlandırmamanın, proletarya diktatörlüğü için gerekli olan en önemli araçları devreye sokmamanın bedelini düzenlenen karşı devrimle öder. Birçok devrimci ve ilerici ilk gün katledilir, daha çoğuysa tutuklanır. Allende başkanlık sarayında yoldaşlarıyla birlikte öldürülür. Teknik Üniversite’de tutuklananlar arasında Jara da vardır. Tüm tutuklular 12 Eylül’de Şili Ulusal Stadyumu’na götürülür ve “Estadio Chilie”, Jara’nın son şarkısının ismi olur. Bestelediği bu şarkı oraya toplanmış binlerce insan için cesaret kaynağı olur ve dilden dile dolaşarak, dışarıya, tüm dünyaya ulaştırılır.
Karşı devrimciler önce Jara’nın ellerine saldırırlar. Çünkü, Jara şarkılarının işçi sınıfı ve yoksullar için ne anlama geldiğini gayet iyi bilirler. Bu anlamı, karşı devrimcilerin iktidarı almasından hemen sonra Şili devlet radyosunda çalışan bir teknisyen, askeri marşlar çalan radyodan korsan olarak Jara’nın “Bir İşçiye Dua” (La Plegaria A Un Labrador) şarkısını yayına sokmayı başararak gösterir. Ellerinden sonra da bedenine saldırırlar. Çünkü, Jara sanatının hangi sınıfa ait olduğunu da gayet iyi bilirler. Ölümünden sonra yayınlanan “Manifiesto” albümünün aynı isimli şarkısında söylediği gibi: “Gitarım ne zenginlerin malı, ne de yardakçılarının / Şarkım yıldızlara ulaşmak için bir iskele...” Pinochet, o kara gözlükleri ve kanlı elleriyle birkaç para babası için önemini hâlâ koruyor olabilir ama Victor Jara ve Yeni Şarkı akımının dünya soluna, insanlığın ortak müzik birikimine bıraktığı miras ışıldamaya hep devam edecek...
Victor Jara Vakfı web sayfası: http://www.fundacionvictorjara.cl/
tolgacım, blog dünyasına hoşgelmişsin :) siyah zeminde yazıları okuması zor oluyor amaaa,ossun :)
YanıtlaSilteşekkürler paylaşım için..
YanıtlaSil