23 Temmuz 2025 Çarşamba

Hakkımda

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi (İng.) 2001 mezunuyum. Psikiyatri uzmanlığımı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'nda 2009'da tamamladım. Uzmanlık eğitimim sırasında “TürkSch - Psikozlarda Gen-Çevre Etkileşimi için İzmir Akıl Sağlığı Araştırması” ekibi içinde yer aldım. Uzmanlık tezimi “toplumsal eşitsizlikler ve psikotik yaşantılar” üzerine yaptım. Uzmanlık sonrası Sinop'ta görev yaptım ve 2013 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'nda öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. 2014 yılında Hollanda Maastricht Üniversitesi'nde “kentsel sosyal çevre ve psikozlar” üzerine doktoramı tamamladım. 2018 yılında ise doçent unvanı aldım.

Dokuz Eylül Üniversitesi'ndeki mesleki ve akademik yaşamımı 2024 yılına kadar sürdürdüm. Ağırlıklı olarak şizofreni ve psikotik bozukluklar alanında çalıştım. Çoğunluğu epidemiyoloji, psikotik bozukluklarla ilgili olmak üzere yayınlanmış 120 üzerinde bilimsel ve mesleki makalem bulunuyor. Türkiye Psikiyatri Derneği'nin farklı kurullarında uzun yıllar görev aldım. Yine uzun bir dönem soL Haber Portalı'nda haftalık yazılarımla yer aldım.

Farklı kitaplarda (Tıp Bu Değil [2012]), Barış Kitabı [2015], Şizofreni ve Psikotik Bozukluklar [2017], Bilimsel Yeni Verilerin Işığında Diyalektik Materyalizm [2018]) yazılarım yer aldı. Yayınlanmış iki öykü kitabım (Gerisi Hep Rivayet [2016], Ruhlar Mezbahası İyi Günler Diler [2020]) bulunuyor. Çalışmalarımı İzmir, Alsancak'ta bulunan muayenehanemde sürdürüyorum.

15 Haziran 2025 Pazar

Unutuş

Oturuyoruz. Yıldızların altında, serin bir gece uzanıyor. Biz de içindeyiz gecenin. Ara ara harlanan ateş yüzlerimizde dalgalanıyor. Kahkahalar, yükselen sesler ve her ne kadar kendimizi tutmaya çalışsak da geçmiş için dolup taşan gözlerimiz arasında 18 yaşımıza gidip geliyoruz. Hatta 18’iz o an, orada, ateşin başında, yıldızların altında ve gecenin içinde. 18’iz ama çoktan yarım yüzyılı devirmişiz. “Yapacak bir şey yok, zaman geçiyor işte, hem de hızlanarak” diye düşünüyorum. Maddenin hareketi ve zamanın geçişi… Yapacak bir şey yok buna. En başından beri böyle. Karşımda Umut’un yüzü aydınlanıyor. Sevimli, sıcak ve kardeşçe. Gülmesini özlemişim. Özlenen birçok şeyin yanı sıra.

Oğlum hatırlamıyor musunuz?” diyor Erkin, elindeki bira şişesini bizlere doğru savurarak. Dibinde az kalmış, onlar da damlalara bölünerek birer ateş böceği gibi parlıyorlar havada ve üstümüze yağıyorlar. Fen lisesi gecelerimizden birini anlatıyor Erkin, belki yüzüncü kez ama yüzüncü kezde de heyecanlanarak. Okulun bahçesindeki toprak sahada potaya bastığı smaçlar geliyor aklıma, basket topuyla adeta dans ederek çembere asılışı. Bir balet bile ancak o kadar zarif oynayabilirdi sanki o oyunu, o toprak sahada. Tüm ergen kabalığımızın içinde bir başka estetikti o smaçlar, Erkin’in Haldun’la birlikte sürüklediği maçlar.

Gürleyen sesiyle “hatırlamıyor musunuz” diyor yeniden ama ben yüzüncü kez dinlesem de hatırlamıyorum Karadenizli müdür yardımcısının arabasını, arabasıyla Kütahyalı çocukları Ozan Arif konserine götürüşünü. Aklımdan başka ve karışık sahneler geçiyor. Evet, oradayım, Erkin’in kahkahalar içinde andığı ve bizimkilerin de hararetle eşlik ettiği her andayım ama zihnimde en küçük bir iz bile bulamıyorum bazılarına dair. Sanki orada öylece durmuşum ve kaydetmeksizin bakmışım hayata. O kadar…

Hatırlamak,” diyorum kendi kendime, “seçerek unutmaktır”. Keşke başka şeyleri seçseymişim diye düşünüyorum. İster istemez bir burukluk doluyor içime, ağır, metal gibi, geri gelmeyecek ve mühürlü. Alevlerin kıpırtısı yüzümde gezinirken muhtemelen bir gölge dolanıyor suratımda, Haldun elini atıyor omzuma. “Daldın?…” diyor. Dalmış mıydım ki! O zamanlar da, lisede, üniversitede? Nereye, nerelere? Hangi zamana?

22 Mayıs 2025 Perşembe

Psikozların Sosyal Yönü


Psikozlar oldukça geniş bir kavram. Özellikle son 20 yıla yayılan yüzlerce araştırma sayesinde psikozun genel toplumda sadece klinik bir olgu olarak değil aynı zamanda daha geniş bir yelpaze (spektrum) olarak dağılım gösterdiğini artık biliyoruz (Kırlı ve Binbay 2018; Binbay ve Kırlı 2023). Yelpazenin bir ucunda belli belirsiz, sadece birkaç kez ortaya çıkan, geçici psikotik yaşantılar bulunuyor, diğer ucunda ise neredeyse yaşamboyu süren ve ağır bir klinik tabloya yol açan şizofreni ve benzeri bozukluklar bulunuyor. Ve yelpazenin hangi noktasına odaklanırsak odaklanalım, ister şizofreniyi ele alalım ister gelip geçici psikotik yaşantıları, tüm bu yelpaze boyunca ısrarla kendini gösteren ve farklı alanlara dağılmış sosyal (toplumsal) özellikler dikkat çekiyor. En genetik görünümlü durumlarda dahi cinsiyet, eğitim düşüklüğü, yoksulluk, etnik azınlık olma, göçmenlik gibi toplumsal etkenler öne çıkıyor (Binbay ve Kırlı 2023).

Bu yazıda yaşamın farklı dönemlerine dağılmış toplumsal etkenler/özellikler ile psikoz arasındaki ilişkiyi ele almaya çalışacağım. Söz konusu geniş ilişki ağını ele alırken de psikozu yelpazesinin tüm görünümleri içinde ele alacağım. Yani eşikaltı psikotik yaşantılardan ciddi yıkımla giden şizofreniye kadar tüm yelpazenin toplumsal özelliklerine bakacağım. Ancak özellikle klinik uçta çalışmaların daha çok şizofreniye odaklandığını da belirtmek isterim. Hâlbuki psikozun klinik görünümünün şizofreniden ibaret olmadığını biliyoruz. Birer klinik tablo olarak şizoafektif bozukluk, kısa psikotik bozukluklar, psikotik bulgulu duygudurum bozuklukları ve hatta demans, dissosiyasyonlar, kişilik bozuklukları da bu yelpazenin içinde bir yerlerde bulunuyor (Kırlı ve Binbay 2018). Ancak bu yazının temel olarak sanrı ve varsanılarla giden psikozlara ve psikozun belirleyici olduğu klinik tablolara (psikotik bozukluklar) odaklandığını belirteyim. Yani klasik anlamıyla şizofreni ve benzeri durumlar ile toplumsal özellikler arasındaki ilişkiye bakacağız. Daha ötesine değil.